Selimiye Meydanı ve Kent Arkeolojisi (Ahmet Yaraş)
Arkeoloji biliminin dallarından biri de Kent Arkeolojisi'dir. II. Dünya Savaşı ile başlayan süreçte özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde savaş yıkıntılarının ardından yeniden yapılaşmada kendini hissettirmiş günümüze kadar yaygınlaşarak devam etmiştir.
Özelikle sürekliliği olan kentlerde, kent arkeolojisi sayesinde eski ile yeninin bir arada yaşaması, kültür mirasının çağdaş yaşamın bir parçası olabilmesi için çalışmalar yapılır. Bu nedenledir ki, kent arkeolojisi multidisipliner bir bilim dalıdır. Batı Avrupa ülkelerinde modern yaşamın bir parçasıdır.
Türkiye de ise en güzel örneğini Yenikapı Projesi’nde gözlemleyebiliriz. Uluslararası bir konsorsiyumla yapılan Metroray projesi uluslararası antlaşmalar gereği kültür mirasına dair tüm işlemler yapıldıktan sonra bayındırlık projesine başlanabileceği için öncelikli ve çok hızlı bir çalışma ile arkeolojik kazılar tamamlandı. Buluntular, kazıyı yapan İstanbul Arkeoloji Müzelerine taşındı. Yönetim kadrosundakilerin " iki tane çanak çömlek parçası için bizi bekletiyorlar" gibi safsatalarını ciddiye almazsak İstanbul’un ilk sakinlerinin Neolitik Dönem (MÖ 8500) öncesine ait ayak izleri bilim yolcularını elbet heyecanlandırmıştır.
Dolayısıyla bu kazı sayesinde ders kitaplarında okuduğumuz İstanbul’un tarihi değişti. İstanbul Arkeoloji Müzeleri’ne daha doğrusu insanlığa konteks içinde en az 35 bin envanterlik milyonarca da etütlük eser kazandırıldı. Arkeolojik verilerin İstanbulluya en az Marmararay kadar önemli bir kazanç olduğundan kuşku hiç yok. İşin maddi yönü kadar bilimin aydınlığında yaşamayı seçenlerin katkısı yaşamsaldır. Belki bugün bütün bu gerçekler herkes tarafından algılanmıyor. Ama gelecekte mutlaka çocuklarımız bizi anlayacaktır.
Bu arada Taksim'in tek yeşil kalabilmiş Gezi Parkı’na sadece fotoğraflardan bildiğimiz Topçu Kışlası AVM’sini inşa etme fikri peydah oldu. Marmararay için iki tane çanak çömlek parçası diyenler, oradaki ağaçları kesip AVM’ne dönüştürme cahilliğini sergilemek istediler. Her zaman olduğu gibi -biz yaparız, hukuk kararları arkadan gelir- yöntemini benimsediler. Yani her zaman olduğu gibi kervan yolda dizilir (düzülür!) mantığını gütmek istediler. Ancak bu kez halka rağmen olamayacağını anladılar. Tam bir çıkmaza girildi. Oysa o Topçu Kışlası AVM’sinde kimin hangi köşedeki dükkâna sahip olacağı bile kararlaştırılmıştı. Yurt dışında planlanmış, bilmem ne lobisi değil, birkaç ağaç hiç değil, kentin yeşilinden iki tane çanak çömleğine dek kısaca çağdaş modern yaşama dair duyulan özlemin getirdiği toplumu var eden değerlerine sahip çıkılmasıydı artık.
Bu kısa girişten sonra güzel serhat kenti Edirne de neler oluyor, kent arkeolojisine dair benzer neler yaşanıyor? Kısaca esas konumuz Hadrianopolis surlarında ve Selimiye meydanında arkeolojiye dair yaşananlar bir sonraki yazıya kaldı.