CHP'nin düzenlediği Maltepe mitingi, yediden yetmişe yoğun ve coşkulu bir katılımla halkın adalet haykırışına sahne oldu.
Toplumun derinliklerinden gelen bu haykırış, çağdaş ve uygar Türkiye'nin sesidir.
Demokratik, laik, sosyal hukuk devletine sahip çıkan iradenin tezahürüdür…
Basına yansıyan ciddi bilgilere göre katılım iki milyon civarındadır.
Miting alanına izdiham nedeniyle giremeyenlerle iki milyon aşılmış da olabilir.
Katılımcı sayısı önemli olmakla beraber asıl üzerinde durmamız gereken, insanları harekete geçiren dinamiktir.
Geçmişte yaşanan bombalı terör saldırılarına meydan okurcasına korkusuzca mahşeri kalabalığa karışarak tepkisini ortaya koyan yüz binler; bilinçli yurttaşların oluşturduğu bir kitledir kuşkusuz. Ki, sadece Maltepe'ye gelenlerle sınırlı olmayan çapı geniş bu kitlenin bıçak kemiğe dayandığında ne denli duyarlı davranabileceği açıkça görülmüştür.
Evet, mitinge katılamayan ama ortaya çıkan enerjiyi görerek etkilenen, endişe ve kaygının yerine umudu koyan milyonlarca yurttaş için Maltepe mitingi işaret fişeği niteliğindedir.
Ülkenin gidişatından memnun olmayan, ama bu gidişin önüne geçemeyen toplum kesiti, ya da 16 Nisan referandumunda “hayır” diyenlerin, artık daha aktif bir siyaset tarzı içinde varlık gösterecekleri söylenebilir sanırım.
Kılıçdaroğlu'nun uzun yürüyüşü; AKP siyasetinden, “Du bakali ne olacak” diye diye totaliter bir rejime sürüklenmemizden, kısaca ülkenin yönetiliş biçiminden rahatsız toplum kesitinde özgüven ve dinamik yaratmıştır.
Yanı sıra; ülkenin iyi yönetilmesini isteyen, AKP'nin siyaset anlayışından rahatsız kesimlerin, 16 Nisan'da “hayır” oyu veren toplum kesiti ile sınırlandırılamayacağını da dikkate almak gerek. Yani, AKP'nin yüzde 50 blok oya sahip olduğuna kesin gözle bakmak yanıltıcı olabilir.
Devlet partisi konumuna gelmiş AKP'nin elindeki gücü oya tahvil eden politikaları elbette hepimizin malumu. Küçük veya büyük çıkarlar için iktidar uydusu haline gelmiş yurttaş sayısı hiç az değil.
Ancak, kaynaklar da sınırlı. 'Himaye siyaseti' ile iktidarın toplumun tamamını kendine yandaş yapması mümkün değildir, eşyanın tabiatına aykırıdır.
Dahası, AKP'nin ötekileştirici, kutuplaştırıcı siyaseti ciddi boyutta sorunludur.
Böylesi bir yönetim tarzı ile ülkede birlik ve beraberlik sağlanamaz. Toplumsal barış tehdit altında demektir. Bu durumdan rahatsız olanların giderek arttığını ve yüzde 60'ların üzerinde olduğunu, son günlerde yayınlanan anketler de gösteriyor.
Adalet mitinginin bu gerçekleri öne çıkardığını özellikle belirtmek gerekiyor.
AKP elitleri istedikleri kadar çarpıtsalar da, geleceğimizi tehdit eden bu gerçekler artık toplumun gündemindedir.

Miting sonrası Maltepe'den Bostancı'ya uzanan ve sahil yolunu gidişli gelişli kapatan insan selinin talebi çok netti: “Hak, Hukuk, Adalet!”
Ülke gidişatının iyi olmadığını gören, toplumsal yarılmadan kaygı duyan yurttaşların bu uyarısını mevcut iktidarın çok iyi irdelemesi gerekiyor.
Mitingin hiçbir taşkınlık yaşanmadan sona ermesinden de ders çıkarmalıdır iktidar.
Nitekim ülkede demokrasi kültürünü özümsemiş milyonların varlığı devlet yöneticileri için bir kazanımdır, altın değerindedir.
Toplumsal barışın teminatı niteliğinde böylesi bir potansiyel ayrıca gösteriyor ki, devleti güç merkezi, baskı aracı gören siyasal anlayış günümüzde sorunludur. Türkiye'nin bu anlayışa dayalı yönetilemeyeceği gerçeğinin AKP seçkinleri tarafından iyice kavranması elzemdir. Devleti sivil toplumun hizmetinde bir aygıt konumunda tanımlamak çağdaş devlet yönetim anlayışının bir gereğidir ve ülkeyi kim yönetirse yönetsin bu yalın gerçeği göz ardı edemeyeceğini iyi bilmelidir.
Bu bağlamda belirtmek gerekirse; darbe teşebbüsünde bulunan FETÖ ve benzeri yapılanmaların panzehiri de demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir.
15 Temmuz FETÖ kalkışmasına yaşamlarını siper ederek karşı duran yurttaşları şükranla andığımız şu günlerde bu gerçeği beynimize kazımak, hem onlara saygının hem de ülkenin bekası gereğidir.
Maltepe meydanında yükselen “Hak, Hukuk, Adalet!” haykırışının özünde de aynı akıl ve hissiyat vardır.
Ülkede birlik ve beraberlik, dirlik için 9 Temmuz tarihe düşülen bir nottur, pusuladır.