Sabriye (Beynek) Uyanıktır... Başlıktan da anladığınız gibi bu melek benim annem. Nurlar içinde yatsın. 3 Ağustos 2017 sabahı vefat etti anneciğim. Ve ben hala onu yitirdiğimize inanamıyorum. Her, 'rahmetli annem' dediğimde sanki yalnışlıkla ağzımdan çıkmışçasına nötrüm bu gerçeğe... Gündüz bu şekilde hissetsem de, acı gerçek ışıklar söndüğünde yüreğime taş gibi oturuyor.
Birçok konuya olduğu gibi ölüme de çoğu insandan farklı bakıyorum. Ama nasıl bakarsanız bakın, bir gerçek var ki o da sevdiğinizi ebediyen yitirmiş olmanız. Onun ızdırabı da sizin en hassas olduğunuz anda acı gerçeği görmeniz, eksikliğini hissetmenizi sağlıyor. Hayatın acımasız taraflarından biri de bu, kaçınılmaz gerçek ölüm.
Çoğu insana göre küçük yaşlarıma ait bazı kareleri oldukça net hatırlıyorum. Bunlardan ancak bir iki tanesi annemle ilgili. İlki, fotoğraf çekilmem için beni fotoğrafçıda tabureye oturtup eteğimi düzeltmesi ve saçlarımı taraması, fotoğraf çekilmem için beni cesaretlendirmesi. Çünkü fotoğrafçının önce makinasının sonra da başının üzerine örttüğü o siyah örtüden çok korkardım… Bu yüzden de her çocukluk fotoğrafım ağlarken çekilmiştir.
Hatırladığım ikinci olay da babamın çıkmaz sokaktaki evimize baştan aşağı siyah deri giysilerle motosikletiyle geldiği andı. Babam kendisi gibi motosiklet tutkunu arkadaşlarıyla birkaç günlük bir tura çıkmış ve eve dönmüştü. O anda korkarak annemin bacaklarına sarılmam ve annemin, korkmamam için bana sarılıp koruması çok net hatırımdadır… Tüm anneler gibi benim annem de bana karşı çok şefkatli ve korumacı davranırdı. Tüm bunlar iki yaşlarımdan bende kalanlar…
Sonrasında 1971 yılında yedi yaşıma denk gelen dönemde Almanya günlerimiz başlamıştı. Annemin o günlerde çok cesur duruşu beni hep etkilemiştir. Bugün ben yabancı bir ülkede olsam kendimi o duruşta düşünemiyorum bile….
(SÜRECEK)