Sabah uyandığımda sosyal medyada güzel özlü sözlerle güne başlamak insanı motive ediyor. Sonrasında sabah haber programlarını izlediğimde, bu canım özlü sözler yerini endişe ve umutsuzluğa bırakıyor. Gündem hep dolu ama hep gri… Geleceğimi gökkuşağı renkleri arasından bir renk seçip hayatıma yön vermeye çalışıyorum ama gündemde hiçbir renkle örtüştüğünü göremiyorum maalesef. Değil gökkuşağı renkleri, umutlarımın halihazırda siyah olmadığına şükrediyorum. Her kötüden iyiyi çıkarmayı sevdiğim gibi elimdeki grinin de keyfini çıkarmaya çalışıyorum.
Mahrumiyet bölgesi sayıylan bir bölgede yaşamak, şehrin kaosundan uzak olmak aslında sağlığı olumlu etkiliyor. Bol oksijen, orman ve deniz havası, doğal beslenme, taze yumurta ve hala behçemizden koparıp yediğimiz yeşillikler ve tabi ki boş ve gereksiz muhabbetlerden uzak olmak insanı her anlamda pozitif etkiliyor. Elbette gündemin beni griye bürümesi benim bunun üstesinden geliyor olabilmem yaşananları hafife aldığım anlamına gelmez. İlaç bulamadığı, hastalığının tedavisini karşılayamadığı için ızdırap içinde hayatını kaybedenler, karnı aç olduğu, ailesini geçindiremediği için kendini yok etmeye, tüm zorlu şartlara göğüs germeye çalışanları düşünüp izledikçe, gri umutlar bile besleyebilmem beni utandırıyor.
Utanıyorum, elimden gelemeyenler oldukça özellikle bir kat daha fazla üzülüyor ve utanıyorum. Umutlarla elde olanlar örtüşmüyor, umut edilene ulaşamamaksa ayrı ızdırap. Sonunda açlıktan bir vatandaşımız kendini yaktı. 2013'ten bu yana lenf kanseri olan 27 yaşındaki Dilek Özçelik de 13 Ocak günü tedavi gördüğü hastanede hayata gözlerini yumdu. Evet, yaşam varsa ölüm de olacaktır, bu kaçınılmaz gerçek… Ama yaşarken ölüme kadarki süreçte ne şartlarda yaşadığımız çok önemli değil mi? Hayat şartları bu süreçte çok önemli hatta insana verilen değer ve sunulan şartlar bu sürecin ne denli sağlıklı geçeceğini yüksek oranda belirliyor.
Lafı çok uzatmayı istemiyorum. Bilirsiniz siyaset benim sıcak olduğum bir alan değil, ama gündemi de es geçemedim. Umutlarım nasıl gri olmasın, sevgili Dilek'in yaşamın sonuna giden sürecin bize yansıyan kısmı bile umutları siyaha boyamaya yetip artıyor. Yaşananlar içimizi burkuyor ve etkilere tepki olarak, 'al işte bu parayı kızım başka ne yapacağım' diyen yetkilileri izlerken umutlarımızın giderek siyaha dönüşüne tanık oluyoruz.