Yirmi yazı sonra Konuklarınızın Sesine son vereceğim. Yazdıklarımla Edirne aydınlarına yararlı oldum mu? Sanmıyorum; geri bildirim alamadım; iletişim kuramadım. “Kusur sende çünkü...” diye eleştiren de olmadı.
Edirne'de yedi yıl Edirneli aydınlarla yan yana yaşadım. Dost gibiydik; birlikte bir şeyler yapıyor gibiydik... Hiçbir uzun süreli önerim ortak bulmadı; bazı bazı dinlendim ama değişen bir şey olmadı. Ben uyayım dedim; toplantılara katıldım, söylenenleri alkışladım, sokaklarda sloganlar atarak dolaşmaya bile katıldım. Ne ben benimseyebildim, ne benimsendim. Üç yıldır Edirne'de değilim. Arayan var mı, onu da sanmıyorum...
Bir ara uzun bir eleştiri yazısı, hatta dizisi yazayım diye düşündüm, vazgeçtim. Yararlı olacağına inanmıyorum. Son bir Politik Birşeyler yazayım ve kitap tanıtımlarıyla ayrılayım.
Bilgi de, bilim de yalnızca “Ne? Nasıl? Neden?” sorularının yanıtı değil mi? Birileri, “Burjuva biliminin onda dokuzu boş, onda biri zor anlaşılır. Ama başka bir bilim de yok. Bu nedenle (toplumcu olmaya çalışanlar için) görev onda dokuzu ayıklamak, onda biri anlaşılır kılmak” dememiş mi?
Ülkeyi yönetmeye aday aydınlarımız en bilgili, en çalışkan, en özverili, en toplumcu olanlarımız mı? Partilerimizde “Toplum için daha neler yapabiliriz?” tartışmaları mı yapılıyor, böyle bir yarış mı yaşanıyor? Dışarıda kalan, eleştiren aydınlarımız neden dışarıda, eleştiriyle ne amaçlıyorlar? Daha genel bir soru: Mutlu muyuz? Başarılı mıyız? Birileri “Bizce iyi adam demek iş gören, iş başarabilen adam demektir. İş yapmadan sadece söyleyen veya yazan insana biz iyi adam demeyiz. İş görmeyen bir insanın dürüst, akıllı olduğuna da inanmayız. Böyle insanların bir milleti iyi yola götürdükleri görülmemiştir.” derken bizim eleştirdiklerimizi mi, bizi mi uyarıyor?
Politik ortamda beklenmedik şeyler olmaya mı başladı?
(1) Uzlaşmaması gerekenler mi uzlaşıyor?
(2) Dostluk elleri küçük partilere bile mi uzanıyor?
(3) Yeni bir partinin hızla büyümesi her yandan, her yönden destek mi görüyor?
(4) Korkularımız (1940 ların ikinci yarısında olduğu gibi) umuda, (1960 öncesinde olduğu gibi) coşkuya mı dönüşüyor?
(5) Demokrasi, barış, geçim, eğitim daha mı öne çıkarılıyor?
(6) Bu dönüşün başlangıcı ABD yönetiminin sözcüsü yayın organlarında bizim yönetimimize karşı çıkış mı?
(7) Ülke yönetimimiz değişiyor mu? Neden? Nasıl?
(Fransızca) 'Ekonomi Politik'in Türkçesi Politik Ekonomi mi? Yani ana kavram 'Ekonomi' mi? Kapitalist toplumda ana ekonomik çelişki “değer ve bu arada artı değer üretenler” ve “bu artı değeri toplayanlar” arasında değil mi? Aydınlar (yani araştırarak, yöneterek, öğreterek, denetleyerek, destekleyerek üretime katkıda bulunması gerekenler) yaptıklarıyla mı, söyledikleriyle-yazdıklarıyla mı yanlarını belirlerler?
Toplumsal değişimin koşulları (sıra ile),
(1) (İktidarı ve muhalefetiyle) yönetenler yönetemez hale gelecek.
(2) Dolaysız üretici halk ayağa kalkacak, örneğin seçime katılmayacak (yönetenlerin en korktuğu eylem.)
(3) Bazı aydınlar halkın yanında yer alacak, halkı örgütleyecek. Değil mi?
Toplumsal değişim koşulları oluşmadığı sürece dolaysız üretici halkın yanında olmayı seçen aydınların yapabileceği,
(1) artı değer peşinde koşmamak.
(2) Yaşamı ve yaptıklarıyla halkçı aydın örneği oluşturmak.
(3) (Bireysel düzeyde de) olsa halk için, gençlerimiz için bir şeyler yapmak.
(4) Öğrenmek, özeleştirmek, kendini geliştirmek, tutarlı kalmak... değil mi?
Sağlıcakla,