Gözlerini telefonunun ekranından ayırmadan ve başka hiç bir yere bakmadan geldiği hotelde, loş ışıklarla aydınlatılmış bir odanın içinde toplanmış insanların arasında yalnızlığıyla zaman geçiriyordu. Hiç beklemediği bir anda ortaya çıkan o güzel kadının yanına yaklaştığında kalbinin heyecanla atmaya başladığını hissetti.
Işık huzmelerinin aydınlattığı saçlarında parmaklarını dans ettirme isteğini gizleyerek kadınla konuşmaya başladı. Bu güzel kadına, bir yandan da gözlerinin içine bakarak ona vurulduğunu hissettirmeye çalışıyordu, bir yandan da yanlış bir ifade sarf etmemeye dikkat ederek... Bu ceylanın yaralı ve incinmiş kalbine onu ürkütmeden, korkutmadan, usulca ve sevgiyle yaklaşarak ulaşabileceğini daha ilk bakışta anlamıştı.
Çoğu insanın uzaktan baktığında gördüğü güçlü kadın sıfatının altında yatan sevilmeye hasret kalmış bu kadınla, aralarında bulunan masayı çok büyük bir mesafe olarak görmeye başlayınca bir bahaneyle yanına gitmeye karar verdi. Bir bahane bulmalıydı. Vurulduğu kadını incelemeye başladı. Ona gülümserken gözlerini, saçlarını, elbisesini ve takılarını inceledi. Ellerine baktı yüzük olup olmadığını görmek için. Yoktu. Sevindi. Bahane aramaya devam etti.
Ve işte oradaydı ihtiyacı olan bahane; boncuklarla süslenmiş bir omuz çantası. Artık, kompliman ve şakalarla yaklaşabilecekti o güzel kadının yanına; ürkütmemeliydi ceylanı. Hayat o güzel gözlerin sahibinin yüreğine hiç de iyi davranmamıştı; incitmişti onu.
Yanına yaklaşmak için ayağa kalktığında kızın gülen gözlerinin ürkekleştiğini gördü, adımlarını usul usul atarak nezaket ve sevgi dolu bir gülümsemeyle vurulduğu ceylanın yanı başındaki sandalyeye oturdu. Aslında hangi tarafın av hangi tarafın da avcı olduğu biraz karışıktı. Avcı, ceylanın ürkek bakışlarının esiri olmuştu bile. Bir şeyler yapmalı ve bu güzelin güvenini kazanmalıydı. Ürkütmemeliydi, korkutmamalıydı bu ceylanı.
Bulmuştu ne yapacağını. Onu güldürecek, ona güzel şeyler söyleyecek ve kendisini güvende hissetmesini sağlayacaktı. Başlangıç olarak da ayağa kalkmadan önce karar verdiği boncuklu çantayı kullanacaktı. Ne güzel bir çantaydı o ki,vurulduğu kadına ulaşan ilk köprü olacaktı.
Hafif hafif başlattığı ikinci sohbeti güzel kadının gözlerinin içine bakarak devam ettirirken söylediği sözlere değil de bakışlarına yüklemişti asıl vermek istediği mesajı. Hali hazırda vurgundu o güzel kadına. Kadın da ona karşı bir şeyler hissetmeye başlamıştı. Bakışlarıyla ona "beni incitmezsen, seninim" diyordu. Yine de ürkmemeliydi ceylan! Yavaş ve nazik olunmalıydı kırılmış bir kalbi eline almaya çalışırken.
Bu durumu daha da yakından görünce oğlan, kızdan hoşlandığını hiç dile getirmeden sohbeti sürdürdü. Ona karşı hissettiklerini cümle aralarına dahi koymadan bakışlarıyla söyledi. Velhasıl, bu sohbet çok da fazla devam edemezdi. Sohbeti uzatırsa, üzerine fazla giderse onu korkutacağının farkındaydı. Kendisi de aşırı heyecanlanmıştı. Yapılacak tek bir şey vardı; ceylanın iznini isteyerek masadan ayrılmak ve daha tenha bir yer olan balkona gitmek. Acaba vurulduğu kadın kalabalığın verdiği güvelik hissini geride bırakıp peşinden gidecek miydi, bunları düşünerek masadan ayrıldı.
Bir grup gençle balkonda sohbet ederken, kafasındaki tek soruyu fark ettirmemeye çalışıyordu. Acaba peşinden gelecek miydi? Çaktırmadan balkon kapısını gözlüyordu. Kapının diğer tarafındaki kadının ayağa kalktığını görünce heyecanlandı. Ceylan kapıya doğru yönelmişti yanında bir arkadaşıyla birlikte.
Belki kendisi de farkında değildi arkadaşını neden yanına aldığının. Belki de sebebi belliydi; bu hoş sohbet adamın yanına gitmek ama giderken de kendisini savunmasız bırakmamak istiyordu. Bir desteğe ihtiyacı vardı. Arkadaşıyla beraber balkondaki kalabalığa karıştı ve sohbet etmeye başladı. Mesafeli duruyor, ama kendisine yaklaşmasını da istiyordu az önce sohbet ettiği adamın. Şakalarla bezenmiş sohbet devam ettikçe ceylan rahatladı. Daha da konuşkan hale geldi. Bir süre sonra geceyi bitireceğini belirterek balkondan ayrıldı. İşte o an kırılma noktasıydı. Acaba tekrar geri gelecek mi diye sordu kendine avcı. Acaba gerçekten ondan hoşlanmış mıydı ceylanı? Tüm bu sorular aklından geçerken balkon kapısı tekrar açıldı ve az önce gideceğini söyleyen vurgun olduğu o güzel kadın kapıda tekrar belirdi.
İşte o an anladı adam, yapması gerekenin sadece beklemek, beklemek, beklemek ve kadının en hazır olduğunu bile fark etmediği bir anda O'na duygularını açmak olduğunu. Onundu artık o narin bakışlı ürkek kadın…