Altmışlı yılların sonlarındaydık. Sanırım 1968 yazıydı ve Edirne'nin son hahami David Azus henüz görevdeydi.
Okulların tatil olduğu sıcak bir yaz günü büyüklerimizden haftalardır yağmur yağmadığını ve çiftçinin çok zor durumda olduğunu öğrendik. Kuraklık sadece çiftçinin değil bütün toplumun sorunuydu.
Çiftçi zarar ederse şehirdeki esnaf da iş yapamayacak ve zarar edecekti.

Havranın yaşlıları havrada toplanıp daha önce yaptıkları gibi yağmur duasına çıkmaya karar verdiler. Şehrin neredeyse bütün erkekleri ve özellikle çocuk ve gençleri Ayşekadın'daki Yahudi Meşatlığına gidip dua edecekti. Meşatlıkta Yağmurların Hahami diye bilinen din adamının kabri vardı ve dua orada yapılacaktı. Edirne'de bugün de yaşayan Rifat Mitrani okunacak olan Ibrani dilindeki duaları latin harflerle daktiloda yazıp çoğalttı ve hepimize birer kopya verdi.
Kararlaştırılan bir günün aksam üstü minibüslerle Ayşekadın semtine gidip büyük bir sahaya yayılmış olan meşatlıkta yürümeye başladık. Yolda büyüklerimiz uzun yıllar önce de bugünkü gibi bir kuraklığın meydana geldiğini ve adi gecen kabirde dua edildikten hemen sonar göğün açıldığını, çok şiddetli yağmur yağdığını ve meşatlıktan dönen çocukları semt sakinlerinin kucakta taşıdıklarını anlatıyorlardı.
Yağmurlar Hahaminin kabrine gelince başta Haham ve yaşlılar olmak üzere hepimiz dua ettik. Ve dönüş yolunda diğer kabirleri de kısaca ziyaret ettik.
O yağmur duasından sonra yağış oldu mu hatırlamıyorum ama o gün geçirdiğimiz bu tecrübe güzel bir ani olarak bende kaldı.