Yeryüzünde yasaları olmayan devlet yoktur, önemli olan iyi yasalara sahip olmaktır! Ancak daha da önemlisi, var olan yasaları adil ve herkese eşit uygulamaktır.
Hukuk devleti, “yasama, yürütme ve yargı erklerinin tüm faaliyetlerini hukuk kurallarına uygun yürüttüğü ve vatandaşlarının hukuki güvenliğini sağladığı devlet” olarak tanımlanıyor.
Bir ülkenin yasaları evrensel hukuk kurallarına, o yasaların uygulanması da evrensel standartlara ne kadar yakınsa, o devlet o kadar ileri bir hukuk devletidir. Evrensel değer/standartlardan uzaklaşıldıkça da hukuk devleti sıralamasında gerilere düşülür.
Ülkede; huzur, güvenlik, refah ve adaleti tesis edip, yarınlara güvenle bakmak için hukuk mükemmel bir şey!
Ancak gücü elinde bulunduranların bazıları hukuku sevmeyebiliyorlar. Çünkü hukuku uygularken herkese eşit davranmak gerekiyor ve bu da onların sahip oldukları gücü de sınırlandırıyor!
Ve elinde güç olanların bazıları bu durumu sevmiyor ve şöyle diyorlar; “Madem güç elimizde, ‘e’ bal tutan da parmak yalar, o zaman bu gücü biraz kendimize yarar şekilde kullanalım!”
Diyorlar da, yasalar buna müsaade etmiyor! O zaman yasaları değiştirip, güç sahibinin istediklerine imkân tanıyan yasa yapmak da bir yol!
İşte o zaman hukuk devleti bitiyor!
Gücü elinde tutanların, parlamentodaki çoğunluğa dayanarak kendi yararlarına istediği kanunları çıkartabildikleri sistem artık hukuk devleti değil kanun devleti olarak adlandırılıyor. Böylece iktidar, kendi çıkartmış olduğu kanunla birlikte hareket ederek, yasalara aykırı davranmadığını göstererek ya da menfaatlerini meşrulaştırarak hareket ettiği iddiasında olur ve en azından şeklen öyle görünür!
Fakat güç öyle bir şey ki, sınırlandırılmaktan asla hoşlanmıyor ve güç sarhoşluğuna kapılan iktidarlar kendi çıkardıkları yasalara bile uymama yollarını arıyorlar!
Onun için, “İktidar bozar, mutlak iktidar mutlaka bozar” diye de bir söz vardır. Kendisini yeterince güçlü gören iktidarlar için bir başka yol da, mevcut yasaları uygulamamak ya da yasaları istediği gibi uygulamak.
Gücün artık ‘afyon’ etkisi yarattığı mutlak iktidarların, kendini hukukla bağlı saymamaya başladığı ve hukuku sadece muhalifleri baskılamak için kullandığı bu tür devletlere de “Polis Devleti” deniyor!
Buraya kadar yazdıklarımız tüm dünya ülkeleri için geçerli. Peki, acaba bizde durum nedir, biz hukukun uygulanmasında ne tür bir devletiz?
Ben burada ülkede yaşananlardan bir kaç örnekler verip, cevabı sizlere bırakacağım!
İlk olarak şunu söyleyelim, bal tutanın parmağını en ‘tatlı’ bir şekilde yaladığı ‘ihale işleri’ için var olan ‘Kamu İhale Kanunu’ 2003 yılından beri 191 kez değişti!
Ama daha önemlisi, sırf ‘halk tarafından seçildi’ diye Anayasa’ya uymayan Cumhurbaşkanı için 2017 yılında yeni Anayasa yapıldı bu ülkede!
Peki, “Atı alan Üsküdar’ı geçti” deyimi ile anons edilen bu ‘yeni, kişiye özel ısmarlama Anayasa’ ile mesele bitti mi?
Bitmedi! Örneğin iktidar; o Anayasa’nın verdiği yetki ile kendi seçtiği yeni üyelerle yapısını değiştirdiği Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını da uygulamıyor!
Anayasal bir ilke olan “Temel hak ve özgürlüklerin sadece kanunlarla sınırlandırılabileceği” kuralını, ‘İl İdaresi Kanunu’ ve ‘Hıfzıssıhha Kanunu’ndaki bazı maddeleri dayanak göstererek, İçişleri Bakanlığı genelgeleri ve Valilik kararları ile kısıtladı, kısıtlıyor. Hani şu pandemi sürecinde alınan, sokağa çıkmak gibi temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan tüm kararlar açıkça Anayasa’ya aykırı! Ama olsun iktidarımız çok güçlü, zaten pandemi de var o zaman herkes uymak zorunda!
Ama iktidar için artık sorun, kuralların hukuka uygunluğu da değil zaten! Asıl sorun, uyulması gereken kuralların, herkesi yani onları da bağlaması!
O zaman sahip oldukları güç onlara şunu düşündürüyor: “Biz herkes miyiz ki bu kurallara uyalım?”
İşte bu sorunun cevabını da uygulamalarda görüyoruz.
Barolar ve diğer kuruluşlar genel kurullarını yapamazken, siyasi partiler her seviyedeki kongrelerini yapabiliyorlar.
Dışarıda hak aramak için bir araya gelen bir avuç azınlık için, ‘sosyal mesafeyi ihlal’den cezalar kesilirken, o kuralları koyanlar, “lebaleb dolu” kongrelerle övünebiliyor.
Akşam sokağa çıkana polis ceza yazarken, yasağı koyan ve polisin de bağlı olduğu Bakan, gece yarısı oldukça kalabalık bir grubun sloganları ile kendini mutlu hissedebiliyor!
Vatandaşlar için cenazelere katılım sayısında kısıtlama yapılırken, bir ‘tarikat lideri’ ya da iktidara yakın ‘bir önemli kişi’nin cenazesine yetkililer dâhil binlerce insan katılabiliyor!
Bu konularda sayısız örnek var!
Bu örneklere bakarak ‘ne devleti’ olduğumuza siz karar verin!