Anlatılacak gibi bir duygu değil torun sahibi olmak, dedeler nineler biliyor; yaşamak gerek.
Yıllar hızla geçiyor yaşamımızdan. Çocukluk anılarımız halen tazeliğini koruduğunu düşünürken önce evlilik, sonra anne/baba olmanın mutluluğu. Çalışma hayatı, para kazanma, hayatta tutunma mücadelesi, ortaya çıkan sağlık sorunları, kaybedilen yakınlar nedeniyle sorgulanan yaşam döngüsü ile geçen yıllar.
İyisi kötüsü derken koca bir ömrün sonbahar günlerine geldiğimiz dönemlerin en tatlı meyvesi olan torunumuza kavuştuk geçen 14 Mayıs’ta.

İşyerleri Bodrum’da olduğu için oraya yerleşen gelin kızımız Pelin ve oğlumuz Barış’ın bir oğulları oldu; Tuna Demiray. Çocuklarımız yaşamımızın en değerli hediyesini vermiş oldular bizlere.
Dünürlerimiz, eşim ve bende bir tatlı telaş ki görülmeye değer. Düştük mü biz apar topar Bodrum yollarına.
Küçücük bir bebek karşıladı bizi kapıdan girdiğimiz gibi. Dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim ilk karşılaştığımızda. Oğlumun mutluluğunun yanında ne kadar farklı bir mutluluktu dedenin torunuyla ilk karşılaşması. Ninedeyse bir başka telaş, heyecanımız had safhada, kızanlarımız bizim halimize gülüyorlar.
Üç gün birlikteydik üç ailenin bireyleri olarak. Sonra iki nineyi gelin kızımız ve torunumuzun yanında bırakarak düştük Edirne yollarına.
Çocuklarımızın ikisi de çalıştıkları için ilk günlerde evde bir yetişkinin torunla ilgilenmesi kaçınılmaz. Bodrum gibi yerde bir bakıcının maliyetinden ziyade gelin kızımızın “Oğlumu ben büyütürüm” kararlılığı nedeniyle ilk günlerin telaşı birlikte paylaşılmış oldu 40’ı çıkana kadar. Bundan sonrasında da gelin kızımız belli bir döneme gelene kadar çalışmayıp torunumuzla ilgileneceğini belirtti ve yeterince ilgileniyor, sevgiyle büyütüyor torunumuzu.
Biz dünürle döndük Edirne’ye ama bir başımıza hanımları torunun yanında bırakarak. Yol da az değil sekiz yüz kilometre, bir günlük yol.
Şimdiden anılarımı yazmaya başladım torunumla ilgili olarak. Bundan sonra zengin olup miras bırakacak gücümüz ve imkanımız olmasa bile ona verilebilecek en değerli mirasın geride kalanların onunla ilgili anılar olduğunu düşünüyorum. Geçen dönemleri bir de dedesinin gözünden kaleminden görüp okumasını istiyorum.
Gerçi memleketin ve dünyanın hali ortada yazılacak bunlar da mutlaka ama.
Buluruz torunumuza anlatacak yaşam öyküleri mutlaka. Ben şimdilik kendimden başlamayı düşünüyorum.
Hayal de kuruyorum bu arada. Büyüyünce dedeler, nineler/torun ve evlatlarımız üç kuşak birlikte rakı içeceğimiz günleri de, birlikte bisikletle turlara gideceğimiz yerleri de.