II. Dünya Savaşı’nın ardından iki galip devlet yani; ABD ve SSCB, bir dünya hakimiyeti mücadelesine girdiler. Ancak benim görebildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla -bunu ünlü diplomasi tarihçisi Paul Kennedy meşhur eseri Büyük Güçlerin Yükselişi ve Çöküşlerinde tespit etmiştir- ABD ittifak ilişkisini, kendisini ekonomik olarak destekleyebilecek unsurlardan oluşturduğu için daha avantajlı oldu iddiasıyla ortaya koymak mümkün. Örneğin 80’lerde dönemin Japonya Başbakanı ABD ile olan ilişkilerinin katkısını Japonya’yı batmayan bir uçak gemisi olarak tanımlayarak açıklamıştır. Batı Almanya’nın üretim ekonomisi ve İngiltere ile geliştirilen ekonomik ilişkiler de ABD için önemli avantajlar yaratmıştır.
Buna mukabil; SSCB, müttefiklerinin ekonomik gelişimini bizatihi üstlenen yahut böyle bir faaliyeti dikkate almayan, üstelik de geniş Sovyet coğrafyasını pahalı üretip, ucuz satmak üzere geliştirdiği bir yaklaşımla desteklemek zorunda kalan bir devlet olmuştur.
Uluslararası ekonomi politik organların II. Dünya Savaşı sonrası dönemde oluşturulmasında da ABD avantajlı durumdadır. Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Antlaşması (General Agreement on Tariffs and Trade-GATT) 1947’de ABD’nin birazcık baskı, birazcık iknasıyla imzalanır, bugünkü Dünya Ticaret Örgütü’nden bahsediyorum hani 1999’da Çin’in katıldığı ve halen üyesi olduğu uluslararası örgüt. Baskı ve rıza da hegemonyanın şanındandır…
ABD için 1970’lerde yaşanan petrol krizi, Vietnam Savaşının kaybedilmesi gibi olaylar dolayısıyla; II. Dünya Savaşının sonrasındaki dönem ile kıyaslandığında yeterince etkili olamadığı iddiasıyla hegemonyasının ortadan kalktığına dair görüşler gelişir. Yani bir bakışa göre hegemonya 30 yılda sona ermiştir… Burada bir soru sorulmalı bence; ideal hegemonya kaç yılda kurulur, kaç yılda sona erer?
Bu görüşlerin bir kısmı ABD’nin yeterince liberal olmadığını savunan cenahtan türerken bir diğer kısmı da üstü örtülü bir şekilde Marksizm-Sosyalizm çizgisinde görüş beyan eden Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labor Organization-ILO) eski personelinden zuhur eder. Bu bahsi geçen kişilerden ilki Robert O. Keohane’dir ki; After Hegemony (Hegemonya Sonrası) adlı bir kitap yazmıştır 1984’te, diğeri de Robert W. Cox’tur Production, Power and World Order (Üretim, Güç ve Dünya Düzeni) diye bir kitap yazmıştır 1987’de.
Bu çalışmalar temel olarak diğer pek çok akademikle birlikte sayılabileceği gibi ABD’nin hegemonyasının düştüğünü bunun sebebinin de 70’lerde yaşanan olaylar olduğunu savunmaktadır.
Şimdi ABD Afganistan’dan çekiliyor… Yıllar boyu “Amariga girdiği yerden çıkmaz”, “Amariga ülkeleri bölüyor” diye konuşanların “Amariganın” neden çekildiğini açıkladıklarına sahne oluyor televizyon ekranları… Ve dillerde bir nağme; Amerikan hegemonyası düşüyor… E düşmemiş miydi o zaten?
Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…