Bazı tarihler verilir; 1648 Vestfalya, 1815 Viyana Kongresi… Bu liste az zorlansa uzar da uzar. Ancak haberi olmayanlara şunu belirteyim ki; II. Dünya Savaşı yapıldı. Bu savaşın ardından da yeni bir dünya düzeni oluştu. Dünya Düzeni ifadesini illa ki cümle içinde kullanmak isteyenler bu tarihten sonra oluşan ve halen devam eden durumu belirtebilir.Sistemik yapı diye sürekli ifade ettiğim durum da II. Dünya Savaşı sonrasında oluştu…
Yaklaşık üç haftadan beri ABD’nin muhtemel politikaları çerçevesinde Afganistan meselesini anlatmaya çalışıyorum. Bu yazılar sırasında ABD’nin çekilmesinin bir uluslararası güç müdahalesine yol açacağı yönünde de ifadelerim oldu. Bunun ilk emarelerini görmeye başladık.
ABD Başkanlık makamı sözcüsü Jen Psaki; Kabil Havaalanının işletilmesi için Türkiye ve Katar’ın yardımlarına ihtiyaç duyduklarını ifade etti. Bu açıklamadan önce de ABD, Rusya Federasyonu, Çin Halk Cumhuriyeti ve Pakistan’ın bir masa etrafında oturacağı görüşmelerin ayak sesleri duyulmaya başladı.
ABD, Afganistan’dan “apar topar” çekilirken güzide basınımız elbette sansasyon ve tiraj merakı ile nedenin değil şaşa ve sansasyonun peşindeydi ve bol bol çekilmenin “apar topar” kısmını tartıştılar. Bunun pek de apar topar olmadığını ABD politikasını layıkıyla takip edebilenler görecektir zaten. Moralim bozukken açıp izledim bu tartışmaları güldüm eğlendim… Ancak şimdi ciddiyet zamanı… ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin ardından gücün yokluğundan doğan bir boşluğun oluşacağını bunun da Hans J. Morgenthau’nun çalışmalarında ilk olarak ele alındığını belirtmiştim.
Bu güç boşluğunun iki sonucu olacaktı; ilki boşalan gücün yerini başka bir gücün alması, ikincisi de alanı boşaltan gücün bir reform ile daha başka bir tabirle gücün uygulanmasının getirdiği insan ve ekonomik kaynak gerekliliklerini alanda çıkarı olanlarla paylaşma suretiyle yeniden geri dönmesi.
Şimdi bu ikinci durumun yavaş yavaş gerçekleşmeye başladığını görüyoruz. Bu süreçte Afganistan’da gerçekleşecek olan iç politik gelişmeler de hayli etkili olacak. ABD, Rusya ve Çin için bile birlikte hareket edilmesi gereken bir devlet olarak duruyor. Öyle ya Bir Kuşak Bir Yol projesine sarılmış olan ve askeri müdahale açısından belirgin bir tecrübesi bulunmayan bir Çin ile Suriye’de ekonomik olarak hayli yıpranmış kırılgan ekonomili Rusya’nın da bölgedeki istikrarın işine gelmeyeceği söylemek doğru olmaz.
Yani uluslararası sistemik politika yapısı, güçleri belli çıkar noktalarında birlikte hareket etmek üzere ortak bir paydada toplanmaya zorluyor. Zira uluslararası sistemik politika yapısı bir kez oluştuğunda içinde eyleyen birimler olarak devletleri politik çıktıları açısından kısıtlar ve eyleme biçimleri açısından eşitler.
Haftaya görüşmek dileğiyle memleketimin güzel insanları…