Olumlu anıları sürdüreceğim ama önce kısa bir bilgiçlik:
Halkçı bir politika nasıl olur?
(1) Yalnızca halka ve halkçı aydınlara seslenir.
(2) Gerçeklerin dışına hiç çıkılmaz.
(3) Anlatım sade, yalın, somut ve kolayca anlaşılır olur.
(4) Yönetimde, “Ne yapılacağı, nasıl yapılacağı, neden yapılacağının”; muhalefette “Ne yapılması, nasıl yapılması, neden yapılması gerektiğinin” dışına çıkılmaz.
(5) Bireyselleştirilemez. Karşı politikayı eleştiride nesnellikten ayrılınmaz.
(6) Çok çalışılıp, az konuşulur.
Bu bilgiçliğe neden gereksinim duyduk?
Çorum’daki “Hayır, hayır, hayır... hayır! Hadi yürü, yürü!” videosunu (KRT’den) birçok kez izledik ve tam karşıt iki yorumu olanaklı bulduk, üzüldük.
Gelelim geçmişten alıntılara.
İnönü, “Köy Enstitüleri en az 40 olmalı. İkinci Dünya Savaşı’ndan silkinince Batı izin vermez.” demiş. İ. H. Tonguç ancak 20 müdür bulabilmiş ve müdürlerle birlikte 20 yönetim oluşturabilmişler. Tabii bu yönetimdeki bireyler de kusursuz değil. Tonguç, yönetimlerin kusurlarını en aza indirebilmek için, yasa ve yönetmelikler dışında özel mektuplaşmayı da kullanmış. Bu mektuplardan biri (bir Köy Enstitüsü müdür yardımcına).
“...1. Hadiseleri çıkarma, tahrik etme ve körükleyerek şişirme bu suretle yoktan meseleler yaratma hususunda bilerek veya bilmeyerek senin rolün büyük ve menfidir. Bu da şundan ileri geliyor. a) İnsanlara kıyasıya saldırıyorsun. b) Kendine ait işleri doğru dürüst yapmadan başkalarının işlerine o işleri alt üst edecek kadar çok karıştırıyorsun. c) Muavinliği ilgilendiren işlerin çoğu idare ile öğretmenler ve talebe arasında ahenk tesisini istihdaf eden (amaçlayan) işler iken sen bunun farkında olmasan gerek ki aksini yaparak ahenksizliklere sebebiyet veriyorsun. İdare işlerine yeni atılan tecrübesiz bir meslektaş olduğu için bu hususları behemehal ve hemen tashih etmelisin.
2. Şahsi ve muaşeret adabı ile ilgili işlerde de büyük dikkatsizliklerin vardır. Şahıs kim olursa olsun müessese içinde o müesseseyi temsil eden bir insan sıfatı ile kimseye hakaret edemezsin. Böyle bir kusurun sıkıntıları yalnız senin üzerine sıçramakla kalmaz, müesseseyi de kirletir.
3. Bütün bunlara karşı içinden söyle bir sual geçecektir. Öyle ise beni bu müessesede niçin tutuyorsunuz? Bunun cevabı: Bizim elimizden gelen gayretle ve azami tahammülle sizin gibi toy arkadaşların akıttıkları zehirleri yuta yuta eleman yetiştirmeye çalışıyoruz. İş son haddine gelinceye kadar bekleriz. Fakat siz söylenenleri hüsnüniyetle kabul edemezsiniz. Son hadiselerde olduğu gibi yanlış ve faydasız ve hatta zararlı olacak işlerde israra kalkarsanız o zamanda katiyen yalvarmayız ve sizi tutmak istesek de tutamayız.
Talebe ve öğretmenlere azami derecede insani muamele yaparak pedagojik reform zannettiğin faaliyetlerden evvel günlük ve normal işleri başararak çalışmanı ve muaffak olmanı dilerim.
Müsait şartlar hazırlanmadıkça insanlar candan kazanılmadıkça insanlara karşı muhabbet ve samimiyetle hareket edilmedikçe değil reform günlük basit ve mütevazi işler bile yürütülemez.
Gözlerinden öperim.”
(Mektuplarla Köy Enstitüsü Yılları-İ. H. Tonguç-1990-Sayfa 38)
Sağlıcakla,