Geçen hafta Mehmet Barlas, Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde şöyle yazdı.
“Sürekli yalan söyleyen, kendi ülkesini yabancı ülkelere jurnalleyen, ülkenin geleceği hakkında olumlu hiçbir görüşü olmayan bir siyasetçi ne kadar meşruiyet taşır? Yani bir bakarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu'nun yönettiği Cumhuriyet Halk Partisi kapatılmış ve seçime girmesi yasaklanmış olabilir.”
Bu görüşlerin oluşturduğu tablo içindeki partileri meşru kabul edebilir misiniz? Diyelim ki pratikte bunlar meşrudur. Ama legalite açısından bir süre sonra bunlar devre dışı kalabilirler.
Bu gerçeklerin ışığında gerek CHP'nin, gerek İYİ Parti'nin eskisinden farklı biçimde dikkatli davranmaları gerekiyor. Çünkü 2023 seçimleri Türkiye için geleceğe yönelik bir dönüm noktası olacaktır. 85 milyon insanın kaderini 2-3 sorumsuz politika heveslisinin gayrimeşru çabalarına kurban edemeyiz.”
Barlas, CHP’yi doğrudan kapatılmakla tehdit ediyor ve yanına İyi Parti’yi katmayı da ihmal etmiyor.
Oysa bir siyasi partinin kapatılabilmesi Anayasanın 68.’inci maddesinde sayılanlardan bir ya da bir kaçına aykırılıkta odak olma şartını gerektiriyor.
O madde şöyle: “Siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf veya zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir tür diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez.”
Barlas, CHP’nin bu maddede sayılanlardan tek birisini dahi ihlal ettiğine dair somut bir kanıt sunmadan, kapatılma tehdidini dillendirebiliyor!
Barlas’ı kırk yıldır bilirim. 1980’li yıllarda 12 Eylül rejimini aklamak görevini alnının akıyla(!) yerine getirirdi. O yıllardan aklımda kalan iki yazısı var.
Birincisinin konusu, “yumurtayı kırmadan omlet yapamazsınız”’dı. Yazıda mealen özerle şöyle diyordu: “Evet, bazı eksiklikler olabilir ama demokrasiye geçişte bu tip eksikliklere hoş görü ile yaklaşmak gerekir. Sonuçta omlet yapılacaksa, yani demokrasiye geçilecekse yumurtanın kırılması, kaçınılmazdır” Bu benzetme ile, Askeri yönetimin hukuk dış uygulamalarını legalize etmeye çalışıyordur!
Diğer bir yazısında ise demokrasiye geçişi; bir motorlu taşıtın ilk hareketine benzetiyor ve “aracın selameti için, bir ayakla yavaşça gaza basarken, diğer ayağın aynı yavaşlıkta debriyajdan kaldırılması” örneği veriyordu. Ve, dönemin antidemokratik uygulamaları için, yine mealen; “aceleye gerek yok, sabredin, demokrasi yolculuğunu ne kadar yavaş yaparsak, o kadar salimen hedefe ulaşırız” diyordu.
Tabii ki bu fikirleri ile de o dönemdeki askeri yönetimin adeta bir numaralı gözdesi olmayı kimseye kaptırmıyordu.
Barlas daha sonra Özalcı oldu ve sonra da kim iktidarda ise hep onu savundu. Elbette ki her dönemde muhalefetin de tam karşısında oldu.
Doğal olarak da 2002’den beri de Erdoğancı!
Ama işte sürekli döneneler bazen de eskiden oldukları yerin tam karşısında oluyorlar.
12 Eylül 2011 Anayasa değişikliği referandumuna giderken, Mehmet Barlas, gerek yazılarıyla, gerekse televizyonda, hararetli bir şekilde, 12 Eylül Askeri Yönetiminden hesap sorulması yönündeki fikirlerini ve Anayasa değişikliğini savunuyordu!
O, 12 Eylül rejimini savunan Barlas gitmiş, yerine Kenan Evren ve arkadaşlarını yargılamak isteyen Barlas gelmişti. Çünkü dönemin muktediri öyle istiyordu!
Yani diyordu ki “kral öldü yaşasın yeni kral”!
Barlas geçen hafta, “Erdoğan yeniden seçilmeli” başlıklı bir yazısında ise; “Geçen günlerde Türk siyasetini çığırından çıkaran yanlışlıklara değindik. Bunlar sırasıyla yalancılık, FETÖ'cülük, PKK'lılık ve küfürbazlıktı.” deyip, FETÖ ve PKK ile bir tek Erdoğan’ın mücadele ettiğini de ekliyor. Ve sonuç olarak da şöyle diyor: “Bu bakımdan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2023'te kesin bir zafer kazanması için ne yapmak mümkünse yapacağız.” diye yazdı.
Demek ki, “Ne yapmak mümkünse yapacak!” Ama tutarlı bir siyasi düşünce uğruna mı yoksa başka bir amaç için mi onu bilmiyoruz!
Benim düşümcem; Erdoğan seçimi kaybedip yerine yeni birisi seçildiğinde, hele ki ‘güçlü ve uzun vadede kalıcı bir lider’ ise Barlas bu defa onun yanına yaklaşacaktır. Ve değişen siyasi iklimde Erdoğan aleyhine olası bir hukuki durum oluşsun, Barlas’ın Erdoğan’ı nasıl satacağını da görürüz!
Bu arada Türkçemizden;
Bir kelime, ‘dalkavuk’: Kendisine çıkar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, yağcı, yalaka, çanak yalayıcı. / Saraylarda devlet büyüklerini nükteli sözlerle eğlendiren kimse!
Bir tutum, ‘Kral öldü, yaşasın yeni kral!’