Piyasa alışveriş yapılan ortamdır, piyasada alıcı en ucuza satıcı da en pahalıya satmak ister. İkisi de tabi kazanmak için, bütün dünya piyasaları böyledir.
Geçen yılın son aylarının dövizde oluşan deprem şokundan sonra her mala yapılan zamla Türkiye piyasası zam furyası ortamına girmişti. Bugün zam görmeyen mal kalmamıştır. Buna birazda sebep Türkiye'nin ekonomik sistem olarak liberal ekonomi uygulamasıdır. Bu uygulamanın acısını da halk çekmektedir. Kimin umurunda tuzu kuru olanlar için.
Faiz düşümünden dövizin yukarı tırmanması, dövize bağlı olan her malın zam görmesi, halkı ekonomik sıkıntıya sokmuş, zor günler yaşatıyor. Eğer faiz düşümünden önce halkın birinci derecede ihtiyaç maddelerine narh sistemi uygulansa idi belki bu pahalılığı olmaz, zam furyasını görmezdik. Çok tedbirsizce faiz indirimi yaptık açısını halk çekiyor.
Devlette bu hengameye tedbir olarak zamma zamla karşılık vererek ücretlere, maaşlara zam uygulayarak çare arıyor. Bu çıkar sistem değildir, bunu zamanla anlayacağız. Ortamda para ne kadar bol olursa enflasyonda o kadar yüksek olur, buda tekrar zammı doğurur. Tekrar zamma zamla çare aranır, buda çıkar yol değildir. Zam zengini zengin eder, fakiri fakir eder, zam çöküntünün kurdudur. Yüz yılı aşkın Cumhuriyet, daha önceki devirlerde de bir Karl Marks, Engels, bir Erhard yetiştirememişiz, buna sebep 'Allaha şükür bu günümüzü de atlattık' zihniyeti.
Bu zam furyasından sonra mallarda fiyatlar ne oldu, gündöndü yağ geçen sene 15 TL idi şimdi 30 TL, beyaz peynir 40 TL sı idi şimdi 60 TL, bir tekerlek kaşar 24 TL idi şimdi 35 TL sı, bir kavanoz reçel 22 TL sı şimdi 37 TL, 2 TL sı olan ekmek 2,5 TL, sebze, meyve zamlandı, onbeşlik bir paket yumurta 11 TL sı idi şimdi 25 TL, 22 Liralık zeytin şimdi 32 TL sı, 5 litrelik bir damacana su 5 TL sı idi şimdi 7,5 TL sı, et mi 100 TL sı, nohut, kuru fasulye 35 TL sı, bir tas çorba 15 TL sı, bir susamlı simit 2 TL iken şimdi 2,5 TL sı. Bunlar hep halkın birinci derece ihtiyaç maddeleri .
Faizi düşürdük, Türk parasının değeri düştü, ihracat arttı döviz kazanıyoruz ama bu zamlar karşısında halkımız eziliyor. Ona da çare olarak ücretlere zam yapıyoruz. Ya işsiz olanlar, onlara çare ne?
En çok kullandığımız nesne su ve ekmekse, onlardan sonrada elektrik enerjisidir, her işimiz onunla olur. Tabi her şeye zam olurken elektriğe de zam olacak, en nihayet oda oldu. Ayda 150 kw/st kadarki sarfiyatlarda %50 zamlı ödenecek, 150 kw/ st fazlası içinde %125 zamlı ödeme yapılacak. Böyle bir uygulamaya ne denir ya insaf, sanayi elektriği için o henüz belli değil, tabi doğalgaz, benzin, mazotta bu zamlardan nasibini alacak.
Dönüşü olmayan bir yolun içindeyiz, bazı problemlerin çözümü deneme metotları ile olur ama pahalı bir metottur. Zam üstüne zam, ücretlere maaşlara zam, bunlar çözüm metotları olamaz, fasit daire oluşturur, Türkiye'yi girdaba sokar.
İnsanımızın normal yaşayabilmesi için bazı gıdaları alması gerekir, yalnız ekmekle suyla yaşanamıyor. Peynirin kilosu 6o TL sı, tereyağı 80 TL sı, et 100 TL sı. Ya giyim kuşam? Ha gel de yaşa. Elektrik kısıtlaması için bir takım zorunlu tedbirler alınıyor, bugün evlerimizde elektrikle çalışmayan hangi cihaz var acaba? Yaz günü klimaları, kış günü elektrikli sobaları patlayasıya çalıştırıyoruz, hadi gel de tasarruf yap. Bu da yetmezmiş gibi otomobiller, otobüsler de elektrikli oldu, gel de tasarruf yap. Eskiden ütü kömür ütüsü denilen ütü ile olurdu, bu devirde kömür ütüleri antika eşyalar oldu, bugün her cihaz elektrikli, gel de tasarruf yap.
Bugünün insanı tasarruf nedir bilmiyor. Çocukluğumuzda ilkokulda iken tasarruf haftası vardı, yerli malı haftaları düzenlenirdi, bizlerde bunlara katılırdık. Bir çok çocuğun evinde İş Bankası veya çömlek kumbarası vardı, çocuk gündelik harçlığından metal para arttırdığı zaman bir kaç parasını kumbarasına atar, tasarruf yapmayı öğrenirdi, tasarrufa alışırdı. Bugün ne o herkesin altında bir otomobil, ya bunların harcadığı benzin, benzinin litresini çıkaracaksın 15 TL sına, mazotun fiyatını da indireceksin 5Tl sına, benzin oto yakıtı olsun, mazotta iş yakıtı olsun.
Niye Türkiye hep ekonomik sıkıntı içindedir, Türklük bu kadar asır geçmesine rağmen, daha önce belirttiğim gibi bu güne kadar bir Karl Marks, Engels, bir Erhard yetiştirememişiz, sıkıştığımız zaman deneme metotları uygulamışız, İnşallah bundan sonrası DAHA İYİ OLUR . . .