“Bedenim üşür, yüreğim sızlar / Ah kavaklar, kavaklar / Beni hoyrat bir makasla / Eski bir fotoğraftan oydular / Orda kaldı yanağımın yarısı / Kendini boşlukla tamamlar / Omzumda bir kesik el / Ki durmadan kanar / Ah kavaklar, kavaklar / Acı düştü peşime ardımdan ıslık çalar”
Güzel bir sonbahar gününde yine doğaya atmışım kendimi. Bu defa arabamlayım, müzik eşliğinde keyfini çıkartıyorum günün. Yol kenarları, sapsarı yapraklı kavaklarla süslenmiş. O anda dilime, Sezen Aksu’nun ‘Kavaklar’ adlı şarkısı dolanıyor. Hemen bulup başlıyorum dinlemeye. Tekrar tekrar dinliyor ve sözlerindeki derin anlamı kavramaya çalışıyorum.
Şarkıda; “Beni hoyrat bir makasla / Eski bir fotoğraftan oydular / Orda kaldı yanağımın yarısı” diyor. Bana ayrılığı ve ama özellikle zorla koparılmışlığı hatırlatıyor. Ve ister istemez, kaybettiğim yakınlarım, yarım kalan yaşanamamışlıklar geliyor aklıma. Hüzünleniyorum. Ve Sezen, o buğulu sesiyle “Omzumda bir kesik el / Ki durmadan kanar” diyor.
Boğazım düğümleniyor! Bizden koparılmış olup, eli omzumuzda, sıcaklığı yüreğimizde kalanlarımızı düşünüyorum. Ve o an bir kere daha kanıyor yüreğim! “Ah kavaklar, kavaklar” diyor. Kafamı kaldırıyorum ve hazan yapraklarıyla yolumuzu bezemiş kavakların güzelliğini görüyorum. Hüzünleniyorum!
Sonbahar, yani hazan mevsimi zaten hep içimize bir hüzün yüklemez mi? Ve sonbahar hep vedaların, hep ayrılıkların adı değil miydi? Öyle dememiş miydi bir başka şarkısında Sezen?
“Yok, öyle el gibi durma gül biraz / Sana gülmeler yaraşır / Yok öyle güz gibi soğuk olma / Güz ayrılık taşır.”
Yola devam ediyorum. Yine kavaklar çıkıyor karşıma, ‘Kavaklar’ şarkısının hüznü tekrar çöküyor üstüme ve sözleri yazan şair geliyor aklıma. Metin Altıok!
Sıcak bir Temmuz gününde, 32 yoldaşıyla birlikte saatlerce süren bir gerici kalkışma sonucu, “Devletin ve Milletin” gözü önünde cayır cayır yakılmalarını düşünüyorum.
“Sanki şarkı bu trajedi için sonradan yazılmış” diye hayıflanıyorum!
Öyle ya; omzunda kalmıştı, Metin Altıok ve arkadaşlarının kesik elleri ve daima kanatıyordu yüreğini, ‘vicdanı olan’ her insanın!
Ve içimdeki hüzün öfkeye dönüşüyor o an. Ülkenin durumu geliyor aklıma. Sanki ülkemiz de bir sonbahar yaşıyor! Sevdiğimiz her şeyi kesip alıyorlar! O, bizi ve ülkemizi yansıtan fotoğraftan! Ve kesik eller kalıyor omzumuzda, her daim yüreğimiz kanıyor!
Ve soğuk bir kış günü, gündem buz gibi! Sezen Aksu, beş yıl önceki bir şarkısında yer alan bir cümlesi için linç ediliyor!
‘Akit’ denen fesatlık tellalı; 'Piyanistim' diye ortalıkta gezinen Fazıl Say, şarkıcı bozuntusu Sezen Aksu'nun …” diye başladığı yazıda, hedefindeki Sezen Aksu’nun yanına Fazıl Say’ı da ekleyerek veriyor veriştiriyor! Akit’ten zaten başka ne beklenir ki!
Ve Anayasa’ya göre; “Devletin başı” olan ve “bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eden” Cumhurbaşkanı, Cuma günü, Cuma saatinde bir camide; Sezen Aksu’ya yönelik, "… o dilleri yeri geldiğinde koparmak bizim görevimizdir" dedi!
Burada şunu söyleyelim. Diyelim ki, o sözlerde suç unsuru aranıyor. Şu iki soruyu sormak ve düşünmek gerekiyor: Neden beş yıl sonra bu sözler gündem oldu? Ve konuyla ilgili olarak toplumda derin bir tartışma varken, ‘Devletin ve Milletin Birliğini Temsil Makamı’nın, “dilleri koparmak” sözü, Milletin birliğine mi yoksa ayrışmasına mı daha çok sebep olur?
Cumartesi sabah, Halktan birisi olarak, şunları yazıp paylaşmıştım. “Sezen Aksu Halktır, Dili Halkın dilidir! Nasıl ki, Pir Sultanları idam edenleri kimse hatırlamazken, onlar hala yaşıyor, Sezen’i de yok edemezsiniz!”
Ve aynı gün akşam Sezen Aksu, bir önceki gece yazdığı ”Avcı” adlı şiirini paylaştı.
“Sen beni üzemezsin / Zaten çok üzgünüm / Nereye baksam acı / Nereye baksam acı / Ben avım sen avcı /Vur bakalım…. / Sen beni sezemezsin / Dilimi ezemezsin / Nereye baksam acı / Nereye baksam acı / Kim yolcu kim hancı / Dur bakalım… / Beni öldüremezsin / Sesim, sazım, sözüm var benim / Ben derken ben herkesim”
Okuyunca gördüm ki, bizler yani Halk’ın önemli bir bölümü ‘Sezen’i sezmiş’tik! Ama ‘kendisi gibi düşünmeyenleri boğmaya alışmış’ bir kitle ve onları önceleyen siyasetçiler, “Sezen’i sezmek değil ezmek” peşindeler!
Ve fakat ‘Sezen’ler halktır, halklar ezilemez!