Annelerimiz, babalarımız,
Çocuklarımız, gençlerimiz kitap okusun istiyoruz. Bu istek genel. Bu kitapları da biz seçiyoruz, öğretmenleri seçiyor, MEB seçiyor. Neden? (1) Çünkü evimizde en az bin kitaplık bir kitaplığımız yok. Çocuklarımıza daha geniş bir seçenek sunan ve evlerimize yürüme uzaklığında kütüphanelerimiz yok... (2) Çünkü çocuklarımıza okumayı sevdirecek, kendi kendine kitap seçebilmesini sağlayacak bir eğitim vermiyoruz. Üstelik zaman da bırakmıyoruz... (3) Zaten kendimizde de okuma alışkanlığı ya hiç yok ya da dar sınırlar içinde...
Ne oluyor? Çocuklarımızda da kendisini geliştirecek bir okuma alışkanlığı oluşmuyor. Çocuklarımız ya okumayı da üstelik öğrenmeyi de zorunlu ve sıkıcı bir eylem olarak görüyor, ya da ailesine, topluma karşı bir eylem aracı olarak seçiyor...
İki somut örnek:
(1) Bir altıncı sınıf öğrencisine öğretmeni ödev olarak vermiş. (MEB’ce de önerilen bir kitap) Zülfü Livaneli’nin Son Ada’nın Çocukları.
“Zengin bir adam bir adayı satın alıyor. Kendine bir ev yapıyor. 39 arkadaşını da çağırıyor. Herkes mutlu. Adada martılar da var...
Bir başkan, eşi ve iki torunuyla geliyor. Zengin adam ölüyor; oğlu evi satıyor...
Adadakilerle martılar arasında savaş çıkıyor. Martıları öldürme kararı alınıyor; martılardan kurtulmak için başkan tilki getiriyor. Tilkiler ormana kaçıyor... Sonra yılanlar getiriliyor; yılanlar insanları zehirliyor... Yılanlardan kurtulmak için leylekler getiriliyor. Yine başarısız... Sonunda ormanı da yakıyorlar...
Bu arada bakkalın, dayısı tutuklanıp aklanan dilsiz oğlu bazı martı yumurtalarını saklamış. Dayısı da ağaç fidanları getiriyor...”
(Not: Oldukça çok okuyan bir yetişkin açıkladı: “Livaneli değerli, toplumcu bir yazar. Bu kitapta anlattığı Kenan Evren dönemi. Belki çocuk kitabı değil ama...”)
Bu ne? Altıncı sınıf öğrencisini nasıl etkileyecek?
(2) Lise ikinci sınıf öğrencisi kendi seçmiş. Nihan Kaya’nın İyi Aile Yoktur. (7 baskı da yapmış.) Kapaktaki not: “Ya da paradoks şu ki iyi aile, ‘iyi aile yoktur’ düsturuyla hareket edebilen ailedir.” Yazarın ilk sayfaya yazdığı da “Yeryüzünde kırgın bir çocuk kalmayıncaya kadar yazacağım.”
Bazı bölümler: “Çocukluk bir cehennemdir... İnsanın en olumsuz yanını gösterdiği kişi çocuğudur... Doğumhaneler anne ve bebeğin değil, doktorların iyiliği içindir... ‘Fedakâr’ anne yoktur... Evlatların anne babaya öfkesi iyileşme sancısıdır... Çocuğu kitleye kurban etmek... İyileşmenin toplum tarafından önlenmesi... Doğmamış çocuğa mektup... Kitap önerileri...”
Bölüm içlerini de karıştırınca (Kendimde tüm kitabı okuma sabrı bulamadım.) Şu sorulara ulaştım:
(1) Bu kitabın bir lise öğrencisinde etkisi ne olur?
(2) Acaba bir anne okusa? (Yazar hep anneleri öne almış.)
(3) Acaba yazarın çocukluğu nasıldı? Kendisi anne mi?
(4) Yazar hep İngiliz-Amerikan eğitimi almış; o dünyayı görmüş, o kültürün içinde öne çıkmış. Acaba bunun dışında bir dünya tanıyor mu? Doğruları da bildiği, gördüğü dünyanın eleştirisi mi?
Ne dersiniz? Sizin de çocuklarınızın da işi çok zor değil mi?
Sağlıcakla,