Bir çevre günü daha geçti. Her kesim kendi anlayışına uygun etkinlikler ve çalışmaları yaptı. Biz elbette Trakya’yı düşündük yine. Bir kısım insanın yok etmeye çalıştığı dünyayı ve dolayısıyla bölgemizi yine insan olan bizler nasıl kurtarır ve normale getiririz sorusuna yanıtlar aradık.
Çorlu Trakya’nın en kalabalık nüfusuna sahip. Doğayı en çok kirleten bölge olduğu gibi en mağdur ilçelerimizden birisi. Bizler elbette kirleten taraftan değil mağdur taraftan baktık hayata. Bir yerdeki bozulma sadece o bölgeye zarar vermiyor her tarafa yansıyor. O nedenle de 2022 yılı çevre gününün ana teması; ‘Tek Bir Dünya’ sloganıydı. Resmi kurumlar bu ana tema kapsamında kutlamalarını yaptılar.
Çorlu’da etkili bilim insanları ve etkin dinleyiciler vardı. Yakıcı bir sıcağın olduğu Pazar günü Trakya’nın her köşesinden gönüllüler geleceğe umut oldular. Buradan alınan bilgi ve deneyimler her yerelde ekoloji mücadelesinde katkıda bulunarak Trakya Platformu’nun da çalışmalarını güçlendirecektir.
Doğa ilk insandan beri değişken bir varlık. Değişkenliği kendi içinde sürekli evrim aslında. Bu çok doğal ve olması gereken. Ama biz müdahale ettiğimizde yani doğal değişkenliği zorladığımızda atmosfere, denizlere, sulara veya toprağa aşırı kirlenme eklediğimizde denge bozuluyor. Sonuçta krize maruz kalıyoruz. Krizin ise neler getireceği önceden kestirilemiyor. Bir bakıyorsunuz; 40-50 metreden çıkan yeraltı suyu yerin dibine inmiş. Bir bakıyorsunuz Nisan ayında yağması gereken yağmur Haziran ayında sel olarak gökten boşanmış.
Toprağımızı sulamak için beklediğimiz sular sel olarak geri döndüğünde insanı olumsuz etkiliyor. Dünya sıcaklığının bir-bir buçuk derece artması yeni hastalıkların habercisi. Krizi biz insanlar; elbette kazanma amacı ile gereksiz üretim yaparak doğayı zorlayan sermaye sınıfı ile dayatılan tüketim kültürünü benimseyen dünyalılar yaratıyor.
Dünyanın kirlenmeye başlaması sanayi devrimi ile olmuştur. Bu cümleden ‘sanayi olmasın’ anlamı çıkartılmamalıdır. Altyapısı ve üretim aşamaları kurallara uygun yapılmış bir sanayi tesisi olsa kirlenme olmayacak. Her canlının ekolojik yapıya verdiği bir zarar zaten vardır ki doğa sürekli değişim sürecinde o zararı kendi içinde tedavi edebiliyor. Kurallara uyumlu sanayi tesisinin de zararını yok ederek kendini yeniler. Ama çarpık bir sanayi olduğunda doğa bunun kirini, zehrini yok edemiyor ve bunlar milyonlarca olduğunda da krizler oluyor.
İnsan diğer canlılar gibi önsezileri ile doğallığı içinde hareket yaparken sonrasında kendine yarayabilecek, yaşamını kolaylaştıracak araçlar üretmeye başladı ve dört ayaklı olmaktan çıkıp iki ayaklı duruma geçti. Uzun bir sürece yayılan bu gelişim ile birlikte doğallığını yitirmedi. Taaa ki üretimin seri hale geldiği sanayileşme oluncaya kadar. Daha fazla üretim, daha fazla kazanç olacağından fabrika sahipleri yani kapitalistler insanları ucuz çalıştırdıkları gibi doğadaki ham maddeyi de fütursuzca kullandılar. Bunu önlemesi gereken elbette kamu adına iş yapmak ve kamusal çıkarları savunma görevi verdiğimiz idarecilerdir. Ama biz sessiz kalınca idareciler de fabrika sahibi sermayedar ile işbirliği içinde doğayı bozan uygulamalara ses çıkarmadı. Sonuç ortada.
Trakya Platformu, Çorlu toplantısından çok bilgi aldık, çok. Yerel basında veya Platformun sosyal medya kanallarında bulabilirsiniz. Dedik ya bu krizin sorumlusu daha çok kazanmak derdinde olan fabrikatörler ve birer tüketici konumuna getirilmiş bizleriz diye.
Tamam; kazanmak adına birileri idarecileri de kafa-kola alıp istediğini yapıyor ve doğamızı yok ederek hepimizin yaşamına zarar veriyor. İyi de yasaların biz yurttaşlara yüklediği 150 dolayında ödevler var. Biz, o ödevleri yapmadığımızdan birileri dilediğini yapabiliyor ve idareciler de bizimle değil o birileri ile işbirliği yapıyor.
Dönüp dolaşıp Nazım Hikmet’in tespitine geliyoruz: “Ve bu dünyada, bu zulüm /senin sayende. / Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer / ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak / kabahat senin, /— demeğe de dilim varmıyor ama —/ kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Biz Çorlu’da buluşanlar yani kabahatimizin farkında olanların hiç olmazsa isimlerini buraya yazarak tarihin olumlu sayfalarında kalmalarını sağlamaya çalışayım. Resmi makamlarını, görevlerini yazmayayım hani cv diyorlar ya onları yazmaya kalksam sayfalar yetmez. Sadece Trakya Platformu’ndaki durumunu yazmakla yetineyim.
Trakya Platformu Tekirdağ İl Sözcüsü Dr. Cemal POLAT. Trakya Platformu Kırklareli İl Sözcüsü, Göksal ÇİDAM. Trakya Platformu Bilim Kurulu üyeleri; Prof. Dr. Faruk YORULMAZ, Prof. Dr. Halim ORTA, Prof. Dr. Gamze VAROL, Hidrobiolog Levent ARTÜZ, Prof. Dr. Mahmut GÜLER, Meteoroloji Müh. Bilhan DALKILIÇ, Makine Müh. Ünal ŞENYURT, Ziraat Müh. Erdoğan YANILMAZ, Trakya Platformu Hukuk Kurulu Üyesi Av. Ozan TOPUZ. ve aramıza yeni katılan Prof. Dr. Levent ŞAYLAN, Çorlu Kent Konseyi Çevre Sorumlusu Murat SEVGİ.
Ve elbette oraya katılanlar. Ayrıca da ev sahibi konumunda olan Çorlu Kent Konseyi Başkanı, öğrencim Hülya PERİN ile Belediye Başkan Yardımcısı Hakan ÖZTÜRK. Bu etkinliklerin gizli emekçileri vardır ki her şeyi onlar düzenler ama biz görmeyiz. Kısacası bu tür bilgi şölenlerinde bulunanlar; hepimiz hepimizi kutlamalıyız. Bizler birbirimizi tamamlayarak çoğaldığımızda idarelerle işbirliği yapan ve amacı sadece kazanç olanlar doğayı ve insanı arsızca sömüremeyecekler. Bilinçli birer tüketici ve ödevlerini de yapan dünyalılar olduğumuzda çevremize baktığımızda kendimizi göreceğiz. İşte o zaman, ‘tek bir dünya’ üzerinde mutlu-mesut yaşayacağız.