‘Aptıraman Hasan’ ahırdan yeni çıkan geline doğru endişeli bir şekilde bakarak söylendi karısına:
“Bu gelin de çok zayıf bre, kızan yapamayacak galiba çucuğumuza.”
Saniye gelin kaynatasının dediğini duyamasa da aylardır aklından çıkmıyordu onun da şu kızan işi. Nasıl çıkacak ki; evleneli bir seneyi geçmiş, onunla evlenenlerin hepsi kızanlarını ellerine almış, ondan daha hiçbir işaret yoktu daha.
Kocasının kafaya taktığı yoktu çocuk işini daha. “Olur nasılsa, acele etme be karı” diye teselli ediyordu aylardır.
Komşuların imalı bakışları, arkadan fısır fısır konuşmalarını anlamıyor değildi Saniye gelin. Hele şu Hacı Hamdi yok mu, beygir arabasıyla geçerken arabayı durdurup bağırmıyor mu yoldan;
“Çekin şu kızanları yoldan, çiğnencekler!”.

Mahsusçuktan yapıyordu işte Hacı Hamdi. Kendi kızanı yoktu ya onuştan, ille sataşçak geçerken.
Aylar sonra ilk kızan belirtileri geldiğinde ne sevinmişti Aptıraman’ların hamarat gelini. İş yaparken işten çok karnındaki kızancığını düşünüyordu. İşin ağırını kocası yapmış, karıcığını çok kollamıştı bütün kış boyunca.
Doğum zamanı geldiğinde 9 tane erkek çocuğu olmuş, sadece 4’ünü yaşatabilmiş Pomak Hatçe endişeli ve meraklı bir şekilde odadan çıkacak olan Hümmügül nineden haber beklemekteydi. Hümmügül nine köyün aynı zamanda tek ebesi ve Aliman’ın anasıydı. Aliman’ı kızdırana anası gidemezdi ebe olarak, onuştan bütün köy Aliman ile iyi anlaşmak zorundaydı.
Odadan sundurmaya alnındaki terleri silerek çıkan Hümmügül nine üç ayaklı oturağa oturmuş meraklı bakan Pomak Hatçe’ye “Müjde Hatçe gene erkek torunun oldu” diye seslendi.
Pomak Hatçe elindeki yeni diktirdiği yorganı sinirle odasına bıraktı, sundurmada askılıktan eski bir kilim alarak odaya girerek örtüverdi yeni doğan torununun üzerine. Yıllardır kız evlat hasretinden sonra özlemle beklediği kız torunu sevdası üçüncü torununun da erkek olmasıyla şimdilik yine hayal oluyordu.
Aptıraman’ların yeni doğum yapmış gelini evliliğinden üç yıl sonra kucağına aldığı yeni doğmuş çocuğuna hasretle sarıldı. Kaynanası atlas yorganı onun kızanı içinde kıyamamış, eski kilimi atmıştı üzerine ama çok da umurundaydı sanki, ana olmuştu ya yeterdi ona bu.
Odasında kızanını emzirdikten sonra tam uyuması için tavandan sallanan beşiğine yatıracaktı ki dışarıdan gelen arabanın çamparaların sesinden Hacı Hamdi’nin arabası olduğunu anladığı gibi kızanını kaparak fırlayıverdi yola.
Yukarıdan aşağıya doğru demet yüklü arabasıyla inen Hacı Hamdi yola çıkan Saniye gelini görünce asılıverdi dizginlere. Saniye gelin eline aldığı 4 aylık oğlunu havaya kaldırmış yolun ortasında duruyordu.
“Yavaş geç Hamdi enişte, sokakta kızanlar oynayı!”