Severek okuduğum Birgün Gazetesi’nde Selçuk Candansayar önümüzdeki seçim sürecinde üç farklı seçmen tipi olacağını yazmış. (25.07.2022)
1.grup; 1980 darbesi öncesini yaşamış kuşak. Seçmenlerin yaklaşık yüzde 20’sini oluşturuyormuş.
2. grup; 12 Eylül’den sonra doğup büyüyen kuşak. Seçmenlerin yaklaşıl yüzde 50’sini oluşturuyormuş.
3. grup; sadece AKP döneminde doğup büyüyen kuşak. Seçmenlerin yaklaşık yüzde 23’ünü oluşturuyormuş.
1980 öncesini yaşayan bizim kuşak demokrasi ve aydınlanma yolunda ağır da olsa bir ilerlemeye tanık olmuş; sağ, sol, sosyalizm, devrim, darbe, faşizm, çok partili sistem, parlamento, yasama, yürütme, yargı gibi sözcükleri ve anlamlarını tanımış gruptur. Bu arada istenildiği gibi olmasa da devleti oluşturan kurumların bağımsız davranabilme reflekslerine de tanık olmuştur.
Bu arada işkencelerden geçmiş, hapislere atılmış, idam edilmiş, korkutulmuş, devlet idaresi tarafından sürekli uzaklaştırılmış, tehlike olarak görülmüş bir grup. Yüzde 20’lik bu grup geri kalan yüzde 80’lik seçmene anlatacağı çok şey var. Ama nasıl anlatabilir o büyük mesele.
1980 sonrası doğan büyük çoğunluk ise öncesinin anlatımlarını okuyarak, bazen özenerek anlamaya çalışmıştır. 24 Ocak 1980 ekonomi kararları ve 12 Eylül 1980 askeri darbesinin amaçlarına uygun oluşturulan ekonomik ve siyasal sistemi tanımıştır. Bu sistemin ‘özgürlük’ ve ‘küreselleşme’ gibi sözcüklere sığınarak Cumhuriyetin kuruluş felsefesinin altına dinamit bıraktığı kadar tüketici yurttaş yetiştirmenin de temellerinin atıldığını anlamıştır.Yine de bu dönemde yetişenler; çok partili sistemi, siyasilerin tartışabildiği ortamları, hoşgörü ortamını görebilen şanslı bir kuşaktır. Ve Gezi bu kuşağın eseridir.
Ve 2000’lerde doğup 21. yüzyıl kuşağı olarak tanıtılan, bu gün 20’li yaşların gençleri sadece AKP ve Erdoğan’ı tanımışlardır.Muhalif olarak da sosyal medyada görebildikleridir. Geçmişin klasik örgütlenmelerini tanıyamamış ve kendine has yeni örgütlenmeleri özgün olarak yaratma arayış ve uğraşısı içinde. Her nedense X,Y,Z kuşağı diye anılıyor. Teknoloji kullanımı yoğun. Bu umutsuzluk kadar umuttur da. Bu zamanın gençleri her kuşaktan daha zekidir. Çünkü teknoloji zekâyı zorunlu kılar.Her ne kadar din tacirlerinin ve sermaye markalarının talepleri doğrultusunda yetişmeleri istenmişse de bu doğaya aykırıdır. Tarihin tekeri duraklayabilir ama geriye gitmez, derelerin denizlere akması gibi.
Evet, birçoğu teknoloji kuşağıdır o nedenle iyi bir tüketicidir ama aile büyüklerinin emeğini bilir, görür. Kendileri için ödedikleri bedelleri hisseder.
Evet, geçmişteki emek-sermaye gibi sözcüklerin anlamını bilmez ama her yerde, her zaman tek olan emir verenlerden bıkmıştır.
Bu üç zaman dilimine de güven verebilecek siyaset iktidarı alacak ve geleceğe de güven verecektir.
Kuşaklar arası iletişime ne kadar katkı sunabilirsek o kadar iyi olacaktır. Evet, her seçim önemlidir ama bu ayrı önemdedir ve yüzyıllık cumhuriyeti gecikmiş demokrasiye ulaştırmayı amaç edinecektir.
Kuracağımız dostane ve siyasi ilişki aynı zamanda önümüzdeki sürecin oluşumuna katkı olacaktır. Bu iletişim aynı zamanda toplumsal kültürün de aktarılmasıdır. Her birey bir öncekinin kültürünü alıp günceli ekleyerek sonrakilere aktarır. O nedenle geçmişi-geleceği ve özellikle de bir sonrakini anlamakla başlar her şey.