Neşeyle dinlediğimiz ve mırıldandığımız bir türküdür; “Manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış sen görmedin mi?”“Tiridine Bandım” adı ile de anılır. Türkünün öyküsünü bir başka yazıya erteliyorum.
Günlerdir araştırdığım ve artık sayıklama durumuna geldiğim “söğüt” sözcüğü yüzünden bu türküyü mırıldanır oldum. Söğütten türemiş iki sözcük aklımda hep; Söğütlük ve Söğütlüdere.
Söğütlük Kent Ormanı: Buraya yapılması düşünülen Millet Bahçesi öncelikle Millet Bahçeleri mevzuatına uygun değil. Ama projenin uygulanması amacıyla Orman Bakanlığı alanı Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na devrediyor. Çevre Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı Millet Bahçesi yapım ihalesini TOKİ’ye devrediyor. Bu projenin hayata geçmesi; Bakanlıkların mevzuatına, Belediye Kanunu’na, Doğal Varlıklar ve Milli Parklar Müdürlüğü mevzuatına, SİT kurallarına ve benzer birçok yazılı belgeye uygun değil. Ben sade vatandaş olarak okuduğum yasal mevzuatlarda hep bunu gördüm. Herkes araştırabilir.
Hele de Anayasa’ya ve Anayasa’nın da üstünde olan Uluslararası Çevre ve İnsan Hakları Sözleşmeleri’ndeki “halkın düşüncelerinin alınması” kuralına hiç uymuyor.
Nehir kıyılarında her türlü yetkiye sahip ve taşkın sahası olan yerlere ağaç dikilmesine bile izin vermeyen Devlet Su İşleri’nin “hayır” diyememesi kurumsal varlığına ters düşmüyor mu?
Asırlardır kentlinin özgürce kullandığımız ve akla, bilime, yasalara uygun, uluslararası örnekleri de inceleyerek düzenleme yapmasını beklediğimiz yetkili makamlar, Millet Bahçesi konusunda anlaşıvermişler ve yetkilerini kullanmışlar. Bu durum kentliye dayatmadır.
Bu yetkili ve ilgili kurumlar birbirlerini suçlayarak; ‘buraya hizmet getiremediler, o nedenle biz kentlinin talebini yerine getirerek hizmet getiriyoruz’ diyorlar. İktidar ve destekçi siyasetler belediyeyi suçlayarak buraları koruyamadığını söylüyor. Belediyeyi savunmak benim görevim değil. En çok eleştiriyi de Belediyeye yapmaktayız. Ama nehir kıyıları DSİ tekelinde ki ondan onay almak da sanırım sadece iktidarın tekelinde. Söğütlüğün bir düzene girememesinde tüm yetkili birimler sorumlu ve açıkçası suçludur.
Söğütlüdere Köyü’ne gelince; Karayolları Genel Müdürlüğü karar vermiş ve köy sınırları içindeki tarım arazileri ve mera olan alanda kum ve çakıl çıkaracak.
Köylü projeyi duyunca birleşti ve öncü kadrolarıyla tüm kurumları gezmeye başladı. Gördüler ki buralardan sorumlu ve izin alınması gerekli kurumların haberi bile yok. Ama Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın ilgili web sayfasında duyurusu var.
Patlatma yapılacağı ancak önlemlerin alınacağı yazılan proje açık ocak işletmesi olacak. 50 metre derine kadar inilecek. Proje; Habiller Köyü’ne 1370 metre, Söğütlüdere Köyü’ne 1805 metre, Hasköy’e 2800 metre, Havsa’ya 11 km uzaklıkta.
Yılda (10 ay) 390.000 ton, ayda 39.000 ton (24 gün), günde 1625 ton (8 saat), Saatte 203 ton kum ve çakıl çıkarılacak.
Tarım ve hayvancılık desteği de alan köylülerin meraları gibi tarlalarına da zarar verilecek. Toprak olarak tarlaları gitmese de çıkacak tozdan, hareketten, gürültüden tarımsal ürünlerin ve hayvanların verimi düşecek.
Bölge adeta su kaynağı. Ocak alanına 160 metre kuzey batısında gölet, 145 güneybatısında Geren Deresi, mevsime göre kuru ve akan dereler mevcut. 500 metre uzaklıkta Büyükçoban Deresi, 580 metre kuzeydoğusunda pınar, 910 metre güneydoğusunda su kuyuları bulunmakta.
Patlatmalı yapılacak çalışmada yeraltı ve yer üstü su kaynakları durur mu? Yeraltı suları başka bir akak bulacak veya yaratacak, yer üstü suları da büyük olasılıkla kuruyacak. Sonuçta bölge kıraçlaşacak. İşletme kendini kapatınca eski haline getirileceği yazıyor olsa da suyu geri getiremeyeceğini herkes düşünebilir.
Devlet denince; her kurumun mevzuatına uygun yetkilerini kullandığı ve birbirini denetlediği bir bütünlük anlaşılır. Ki yurttaş olarak bizlerde tümünü birden izleyerek kamusal değerlendiririz. Bizim de kıstasımız, terazimiz kamusal talepleri öne çıkarmalıdır. Yani insanı, doğayı, emeği, kamusal ortaklığımızı korumaktır.
Bu iki örnekte gördüğümüz gibi durumumuz; mandanın söğüt dalına yuva yapması ve yavrusunu da sineğin kapmasıdır!