O gün gergin bir bekleyiş vardı. İmamoğlu hakkında karar açıklanacaktı. Karar ne olursa olsun İmamoğlu İstanbul halkına saat 16.00'da Saraçhane'de toplanmak için bir çağrı yaptı. Böyle hukuksuz bir kararın çıkabileceğini düşünmeyenler bu çağrıya geç yanıt verdiler ama yine de çok önemli kalabalık Saraçhane'de önemli bir gövde gösterisi yaptı.
***
Bu çağrıyı alan Akşener hemen Ankara'dan yola çıktı. Yolda Altılı Masa'nın diğer liderlerini de aradı. Bilgilendirdi. Kılıçdaroğlu Almanya'da idi, aradı ama, ulaşamadı. İstanbul'a vardığında İmamoğlu ile kucaklaştı ve ilk andan itibaren kendisine sahip çıktı, dağ gibi kaya gibi yanında durdu. Kılıçdaroğlu kötü haberi alır almaz özel bir uçakla Türkiye'ye döndü ve olay yerine geç de olsa yetişti. O sırada Altılı Masa'nın ve hatta diğer partilerin milletvekilleri genel başkan yardımcıları, parti üst yönetimleri de aynı hassasiyetle Saraçhane'ye geldiler. Böylelikle Altılı Masa'nın kendi aralarındaki güven ve dayanışmanın, elle tutulur, harika bir örneğini sergilediler.
***
İlk geceki tepki güzeldi ve yeterli idi. Hele ertesi gün çağrıya en içten duygularla karşılık veren halkın Saraçhane'deki muazzam görünümü ise olağanüstü idi. Tek bir çağrı ile toplanan bu kitle bazılarının aklından geçen “Seçilmesek de gitmeyiz” senaryolarının olmazlığını göz önüne serdi. İlk defa halkın önünde hep birlikte poz veren liderlerin konuşmaları geç saatlere ve hatta yağmura rağmen sonuna kadar coşku ile izlendi. Toplantı bitinceye kadar sahayı terk eden olmadı. Sonuçta AKP iktidarının taktik hatası Altılı Masa'ya “gollük pas”oldu ve iktidar golü yedi… Halkın nezdinde her şey çok güzel ve çok umut vericiydi… Tarihe geçecek bir geceyi yaşadık. Çünkü bu gol, golden de öte bir anlam taşıyordu.
***
Sonra ne oldu? Daha bu golün keyfini süremeden muhalif cenahtaki gamlı baykuşlar, sol görünümlü gazete cemaatleri, muhalif görünümlü köşe yazarları, akıl almaz olumsuz ayrıntılar üzerinden bu süreci AKP adına yumuşattılar ve hatta anlamsız kılmayı başardılar. Akşener'in haberi varmış da Kılıçdaroğlu'nun niye yok muş? Akşener Kılıçdaroğlu'nu aramış mı, aramamış mı? Akşener İmamoğlu'na niye sarılmış? Niye hep gülüyor muş? Gülünecek ne varmış? K.K'nun Almanya'ya gitmesi çok yanlış bir zamanlama imiş. Altılı Masa dağılır mıymış, dağılmaz mıymış? Bunlar gazeteciymiş, elbette eleştireceklermiş. “Halkın haber alma özgürlüğü” varmış. Sonuçta bu densizler hatta ahmaklar sayesinde yaşadığımız o mutlu geceye neredeyse lanet eder hale geldik..
***
Olayın üzerinden günler geçti. Hala bu konudaki abuk subuk yorumlar bitmedi. Saçma sapan senaryoların onu gelmedi. Mesela yeni yetme bir yorumcu konuğuna soruyor, “Eğer seçimde Erdoğan %52 oy alır seçilirse, Altılı Masa TBMM de çoğunluk olursa, Uludağ'a kar yağarsa, manda kavak ağacına yuva yaparsa, Deve tellal iken pire berber iken doğal gaz fiyatları ne olur?” Yanıt vermek için neresinden başlasan olmaz. Yanıt vermesen olmaz. Yahu susun.. Kendi geleceğiniz için susun. Bindiğiniz dalı kesmekten vazgeçin. Bugün tarafsız gazetecilik yapma zamanı değil. Eleştirileriniz varsa, bunu “kol kırılır…” felsefesi ile yapın… Altılı Masa'nın bütün bileşenleri sapasağlam ayakta dururken masanın ayaklarını kemirmeye uğraşmayın.
***
Akşener ile Kılıçdaroğu arasında çözülmesi gereken, sizin bildiğiniz bir, ama belki onbir sorun var... Olabilir... Ama bunu çözememeleri mümkün değil. İkisi de bu ülke için çok önemli, çok değerli, demokrat kişilikler… Lütfen onları rahat bırakın. Bu ülkede herkesten çok, aklını başına alması gerekenler, muhalif basının yorumcularıdır. Kendilerinden bildikleri insanlara saldırarak gazetecilik yaptıklarını sanıyorlar.. Onlara kısaca önerim şudur: “Kendinizi önemli kılmak, fark yaratmak, haber atlatmak gibi fantazilerinizi seçim sonrası gelmesini beklediğimiz özgür günlere saklayın. Ahmak olmayın. Bu gemi batarsa sizi de kurtaran olmaz.”
Ya da yorum yapmadan önce hiç olmazsa Selahattin Demirtaş'a kulak verin..