“Edirne'de Söğütlük Millet Bahçesi olsun mu, olmasın mı ?” diye tartışıladursun bu konuda Hudut Gazetesi'nde Ziya Gökerküçük, burasının teknik olarak “Neden Millet Bahçesi olmaması gerektiğini” herkesin anlayacağı dilden anlatmış.
Edirne gibi zaten doğa harikası bir coğrafyayı olduğu gibi muhafaza etmek varken insanların hoyrat ellerini buralara uzatmalarının ve bu doğallığı bozma gayretlerinin ne kadar büyük yanlış ve görgüsüzlük olduğunu tartışmak bile yersiz. Kaldı ki ben bu olayın, asıl başka yönü ile de değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.
***
Ülkemizdeki yönetim anlayışındaki en önemli yanlışlık, Merkezi İdare sisteminin ülkeyi Ankara'dan idare edebileceğini sanması ve yerel yönetimleri vesayet altında tutmasıdır. Yasa çıkarma yetkisi, ulusal ve uluslararası güvenlik, dış politika, ülke çapında alt yapıların koordinasyonu ve yapımı, adalet sisteminin çalıştırılması gibi konular elbette ki merkezi yönetimin görevidir. Ancak merkezi idarenin, kendini abartarak, asıl yapması gereken işleri bırakıp, kıyıların kiralanması, alan yönetimleri kurularak merkeze bağlanması, turizm alanlarının Ankara'dan ihale edilmesi, Edirne'de 5 müze açılması, Selimiye Meydan düzenlemesi, Söğütlük'ün Millet Bahçesi yapılması, su ürünleri istihsal sahalarının Ankara'dan ihale edilmesi gibi yerelden ve yerinden çözülmesi gereken pek çok konuda Belediyelerle yarışır halde görülmesi çağımız dünyasında artık ilkel bir anlayıştır.
***
Bu anlayış elbette yeni değildir.. En solcu bildiğimiz Ecevit bile “Yerel Parlamento” anlayışına karşı çıkmış, ülkenin Ankara'dan kendisi ve Rahşan Ecevit tarafından yönetilmesi gerektiğini daha demokratik olarak görmüştür. Ne var ki bu merkezden yönetme arzu ve çabası hiçbir dönemde de bugünkü kadar abartılmamıştır.
Günümüzde valiler, kaymakamlar siyasi iktidarın, yerel muhalif Belediye Başkanları ile yarıştırılan makamları haline getirilmiştir. Bu anlayış iktidar açısından bir kazanç sağlar mı? Sanmıyorum. Ancak ülkede bir görev kargaşası, kamu kurumlarının birbirlerini engelleme yarışı, bir sahipsizlik, bir keyfilik yarattığı kesindir. Yerel yönetimlerin yapacağı en basit park bahçe, meydan düzenlemesine bile sahip çıkan merkezi yönetimin bu yaptığı, her şeyden önce, o yöre halkının seçtiği insanlara olan saygısızlığın bariz örneğidir. Bu kafa ile ne yaparsanız yapın yerel halkı yanınıza alamazsınız.
***
Daha önce de yazmıştım… Ben GÜÇLENDİRİLMİŞ Parlamenter sistemin de yeterli bir tanımlama ve çözüm olduğunu düşünmüyorum.. Yeni dönemde olması gereken, Güçlendirilmiş Yerel Yönetimler ve Güçlendirilmiş Parlamenter sistemdir.. İnsanların en küçük problemleri için Ankara'ya gitmelerin gerek kalmayacağı, tüm sorunların YERELDEN VE YERİNDEN çözüleceği, GÜNDEM 21 Kurallarına uygun, hatta Avrupa Özerklik Şartı Sözleşmesi çerçevesinde bir idare sistemi bu ülkede kurulabilir. Böylelikle hem yeni TEK ADAM'lar yaratılmaz, hem, kaynaklar daha doğru kullanılır, hem israf önlenir, hem bürokrasi azalır, hem yerel demokrasi güçlendikçe ülke demokrasisi de güçlenir. Enflasyon bile düşer… TBMM de sadece yasa üretmek ve yerel yönetimler de dahil tüm kurumları denetlemek üzerine yoğunlaşır. Bunu “Üniter Devlet” yapısı içerisinde oluşturmak mümkündür… Eyalet, meyalet falan da gerekmez…
***
Eğer Edirne /Enez özeline inersek, Merkezi hükümetin görev alanındaki Enez-Keşan yolu sorunu hala çözülememişken, Enez Kalesi'ne acilen restorasyon gerekirken, Liman'da açılan sınır kapısının niçin hala işlevsellik kazanamadığı anlaşılamamışken, Enez'de Arkelojik Kazı Teknisyenliği ile ilgili bir yüksel okul açılmasının düşünülmesi istenirken Söğütlük'e Millet bahçesi yapıp kek yiyip yerlerde yuvarlanmak hiç kimsenin umurunda olmaz..