ANASAYFA
30 Eylül 2023 Cumartesi
Açılış Sayfam Yap!
Sık Kullanılanlara Ekle
Matbaa Hizmetleri
Künye
Reklam
İletişim
Siyaset
Ekonomi
Sağlık
Spor
Kültür-Sanat
Güncel
Röportaj
Resmi İlan
Yazarlar
E-Gazete
Video Galeri
Nurhan IŞIKSEREN / Eleştirel Düşünce - nurhanisikseren@gmail.com
Kılıçdaroğlu’ndan cumhurbaşkanı olur mu?-2
Yayın Tarihi: 08 Mart 2023 Çarşamba, 05:46
16 Punto 18 Punto 20 Punto 24 Punto

Yazının başlığına bu genel çerçeve cevap ile başlatmıştık ilk bölümü: “Neden olmasın, kimlerden olmadı ki…”,

 

Devamında Kılıçdaroğlu’nun adaylığının sorunlu görülen yanlarını ele almış ve özellikle İYİP çekincelerinin, ‘kazanacak aday’ hassasiyetinin gerekçelerini köşeye taşıyarak birinci bölümü şöyle tamamlamıştık :

//Buraya kadar Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı üzerinde durduk. Yazının başlığı ise: “Kılıçdaroğlu’ndan cumhurbaşkanı olur mu?”

Gelecek yazıda gireceğiz bu çetrefilli mevzuya…//

 

Bıraktığımız yerden devam edelim ama filmi geriye sararak; Kemal Bey’in kaset operasyonuyla CHP’nin başına getirilişinin sebebini hatırlayarak…

 

Bu köşede ayrıntılı işlenen bir konu olduğu için kestirmeden gideceğim.

 

Şöyle ki…

 

Baykal’ın antidemokratik parti yönetim anlayışının CHP’yi büyütmediği…

 

Baykal’ın siyaset dilinin toplumun geniş kesimlerini kavrayamadığı…

 

CHP’nin savunduğu değerlerde bir esneklik gerektiği…

 

Yönündeki çıkarımların, CHP’yi siyasi arenada daha işlevsel/kullanışlı kılmak isteyen güç odaklarının tasarrufundan kaynaklandığını düşündüğümüz biliniyor.

 

Ve…

 

Baykal’ın bir kaset operasyonu ile koltuğu Kılıçdaroğlu’na devretmesiyle süreç başlatılmıştır.

 

CHP’nin AKP karşısında iktidar alternatifi bir parti olabilmesi için oylarını artırması gerektiği; çünkü AKP’nin 2002 yılındaki yönetim anlayışından uzaklaştığı sebebiyle yeni bir siyasi odağa ihtiyaç duyulduğu, yine saptamalarımız arasındadır.

 

Peki, kim(ler) için?

 

Siyaseti dizayn eden güç odakları için; AKP’nin kurulmasında da, Erdoğan’ın iktidara gelmesinde de rol oynayanlar için.

 

“Efendim, bunlar komplo teorisi” diyerek bayrak gösterenler olacaktır. Bu muhteremlerin ortak özelliği, sistemin işleyişinin saydamlaşmaması için parazit yapmak üzere ortaya fırlamalıdır. Bir kısmı da kendi aklını beğenir. Anlamakta zorlanmadığımız bir tutum…

 

Ancak haklı çıkabilmeleri için, Baykal’ın kasetle CHP’nin başından uzaklaştırılmasını açıklayabilecek bir tez sunmaları gerekir; elbette kasetin gökten zembille düşemeyeceğini dikkate alarak…

 

Proje müelliflerinin CHP genel başkanlık koltuğuna oturttuğu Kemal Bey, attığı adımlarla görevini layıkıyla yerine getirmiştir.

 

Yanına aldığı/verilen akademisyenlerle, akıl hocalarıyla ‘Yeni CHP’’nin çerçevesi çizilmiş ve kodları uygulamaya sokulmuştur. “Y” harfi, yumuşatılmış CHP’yi ifade ediyor olsa gerek.

Yani, bu partinin temsil ettiği değerleri topluma yumuşak bir dille sunma, köşeli/sert ve pek ideolojik anlatılardan uzak durma babında…

 

Elbette ilk olarak, itina ile Baykal dönemi oligarkları tasfiye edilmiştir.  

 

Sonrasında ise…

 

Güç odaklarının/siyaset baronlarının göreve getirdiği Kılıçdaroğlu ve iştirakçilerinin marifetli elleriyle; genel merkez memuru örgüt yöneticilerine/figüran parti üyelerine yaslanan ve tabii ki Baykal dönemini aratmayan yeni bir oligarşik yapı inşa edilmiş ve dolayısıyla yeniden antidemokratik yönetilen bir CHP yaratılmıştır.

 

Oysa 21 Mayıs 2010’da Bianet Haber’e verdiği demeçte şunları söylüyor Kılıçdaroğlu:

“Tek adam yerine parti içi demokrasi; birinci, ikinci adamlıktan çok kadro hareketi başlatmalıyız. Bir kişinin, ‘Her şeyi ben bilirim’ demesi bana göre tuhaf.

Olabildiğince iyi bir kadro ile yola çıkacağız.”  

 

Söylediklerinin arkasında durmadı; bu vaatler CHP’de rüştünü ispat edene kadar sarf ettiği, örgüte sunulan geçiş dönemi elma şekeriydi.

 

Sonrası malum, Kemal bey elindeki yol haritasını uygulamak üzere antidemokratik yönetim tarzını kurumsallaştırdı.

Örnek çok da hadi bir tane verelim: Şubat 2022’de erken seçim gerekçesiyle kurultayı iptal etmesi mesela…  Bunun bahane olduğu o zaman da açıktı; şimdi daha iyi anlaşılıyor.

 

Kemal Bey’in uygulamaya soktuğu proje kapsamında;

muhafazakâr kesimden oy almak için her türlü çaba da sarf edilmiştir.

 

Başta ‘türban siyaseti’ olmak üzere; Cihangir İslam, Mehmet Bekaroğlu, Faik Tunay, Abdüllatif  Şener ve niceleri CHP’den milletvekili yapılarak muhafazakâr seçmenden oy devşirmeye çalışılmıştır. CHP oylarının ancak böyle artacağı ön kabulüyle şüphesiz… 

 

Bu şirinliklerin doruk noktası, hiç kuşku yok ki, “Ekmek için Ekmeleddin’in” CHP’yi dizayn edicilerin talimatıyla cumhurbaşkanı adayı yapılması ve CHP seçmeninin ‘tıpış tıpış’ sandığa çağrılmasıdır.

 

Tüm bu siyaset/toplum mühendisliğine dayalı manevralarının CHP’ye oy kazandıramadığı ise gün gibi ortadadır.

Dolayısıyla hesap şaşmıştır da;  hesap verme hassasiyeti beklemek de zaten abesle iştigaldir tek adam anlayışıyla yönetilen bir partide.

 

Tabii ki esas olan projenin hedefine ulaşmasıdır ki bunu “Altılı Masa” oluşumu ve Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adayı yapılmasıyla, fevkalâdenin fevkinde anlamış bulunmaktayız.

 

Evet, Kemal Bey daha 2010’da CHP’nin başına getirildiğinde yapacaklarını, uygun adım yürümesi gerektiğini biliyordu.

 

Bu nedenle, ne alınan büyükşehirler ne de ‘Altılı Masa’ onun eseridir. O, proje uygulayıcısı olarak genel müdürlükten gelen donanım/deneyim sahibi vesayet altında bir seçilmiştir.

Ama kodlanmış görevini, süreci uygun adımlarla ve başarıyla götürdüğü, belirtilmelidir.

 

Son dönemdeki çıkışlarıyla, planlanmış ABD, İngiltere; Almanya ziyaretlerinin yarattığı dinamikler vesilesiyle silik bir lider profilinden nihayet özgüven sahibi/iddialı/tuttuğunu koparan bir Kılıçdaroğlu bulduk karşımızda. Halkla ilişkilerde başarılı bu hamle, aynı zamanda cumhurbaşkanı adaylığının tescillendiğinin de işaretiydi. 

 

İYİP de projenin ayaklarından biri olarak sahneye çıkmıştır. Bu partinin ismindeki ‘Y’ harfi de ‘Yumuşatılmış MHP’ şeklinde okunabilir.

 

Hakeza, Davutoğlu ve Babacan partilerinin sahneye çıkışı da aynı proje kapsamındadır.

 

Tüm bunları, AKP iktidarına son verilmesi ve Türkiye’nin normalleşme/restorasyon sürecine girmesi için partiler üstü bir gücün devreye soktuğu proje şeklinde okumak da mümkündür.

 

Kılıçdaroğlu’nun projenin selâmeti açısından demokratik parti yönetimi gibi hususları ayrıntı görmesi, siyaset/toplum mühendisliğine dayalı bir süreç yönetimini tercih etmesi de görevi icabıdır.    

 

Akşener-Kılıçdaroğlu arasında yaşanan ve kısa sürede çözülen cumhurbaşkanlığı adaylığı krizi, yine proje kapsamında ele alınmalıdır.

 

Genelde muhaberat aracı olarak, ‘Whatsapp’ kullanırım. ‘Twitter’ ise ara sıra kullandığım sosyal medya aracıdır.

 

Geçtiğimiz Cuma akşamı, krize dair şu saptamada bulundum…

 

https://twitter.com/kseren_n/status/1631714506702192642?t=NZCBLN6unzxndGQFjwVDWw&s=08

 

Hayır, bir kâhinlik yok; ‘ben bilirimci’ yaklaşımların bu köşede yeri olmadığı zaten malumunuz.

 

Ancak, yukarıda yazdıklarımıza, yani proje bahsine dair mütevazi bir dayanaktır.

 

Konuya ilişkin daha teferruatlı tespitleri, Levent Gültekin’in şu videosunda bulacaksınız…                        

 

 

Şimdi…

 

“Bakalım bu yazıdan nasıl bir sonuç çıkacak” diyenlerin meraklı ve hatta telaşlı bir beklenti içinde olduklarının farkındayım.

 

Hemen belirtelim…

 

EV YANARKEN MASA ÖRTÜSÜNE DÖKÜLEN VİŞNE SUYUNA BAKILMAZ!

 

Türkiye’nin normalleşme/restorasyon gereksinimi doruk noktasına gelmiştir.

 

Millet ittifakının mutabakat metni doğrultusunda yeni bir iktidardan Türkiye’ye zarar gelmez.

 

Henüz katılımcı değil ama çoğulcu demokrasinin uygulamada görünür olması da Türkiye’nin yararınadır.

 

Seçildiği takdirde, Kılıçdaroğlu’nun parlamenter sisteme geçiş sürecini iyi yöneteceğini,

üstleneceği sorumlulukları layıkıyla yerine getireceğini, Türkiye’nin aydınlık geleceği için cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturacağını düşünüyorum.

 

Bu düşüncenin temelini ise, kendisinin iyi bir görev adamı özelliği oluşturmaktadır.

Yukarıda, ‘iyi bir görev adamı’ tarifine ilişkin notlar mevcuttur. Yani, verilen görevleri uygulamakta dirayetini kanıtlamıştır Kemal Bey.

‘Millet İttifakı Mutabakat Metni’ de sadakat ile uygulayacağı, tanımlanmış bir görevler zinciridir.  

 

Türkiye’nin son 20 yılda dışa bağımlılığı çok arttı.

Ülkeler arası ‘karşılıklı bağımlılık’ mertebesine ulaşabilmek için Türkiye’nin daha iyi yönetilmesi zaruridir.

 

Ülke yönetiminde temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçiş için ise, öncelikle siyasi partilerin katılımcı demokrasiyi yönetim anlayışında/tarzında ve örgüt işleyişinde göstermeleri şarttır ve acil işler arasında görülmelidir.

 

 Ve illâki…

 

418 milyar doların ülkeye getirilmesi…

 

Kamu ihalelerinin şeffaf/adil ve liyakat gözetilerek yapılması…

 

Hizmete girmiş otoyol/köprü/şehir hastaneleri ve benzeri yatırımlarda kamu kaynaklarının verimli kullanılıp kullanılmadığının hesaba çekilmesi…

 

Devlet yönetiminde tasarruf tedbirlerinin acilen devreye sokulması… 

 

Gibi hususların hayata geçmesini de, seçildiği takdirde,

13’ncü Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan heyecanla bekliyor olacağız…

Gönder Yorum Yap Yazdır Facebook Twitter FriendFeed Google
  ÇOK OKUNANLAR
Çakırlar'ın anne acısı
Enez SSDDD üye kaydına başladı
Bir yanda mahkeme kararı, bir yandan duvar!
Mahalle arasında kaçak kazası
Meriç'te santral ısrarı!
Kasımpaşa Camisi nihayet!
Silah deposu gibi TIR!
Abdurrahman Mahallesi'ne yeni park
'Bakış Açısı'nın yolculuğu
Edirne Belediyesi'nde artık 2 diyetisyen
  GÜNÜN GAZETE MANŞETLERİ
Akşam Gazetesi Birgün Gazetesi Bugün Gazetesi Cumhuriyet Gazetesi
Dünya Gazetesi Fanatik Gazetesi Fotomac Gazetesi Gunes Gazetesi
Haberturk Gazetesi Hurriyet Gazetesi Milli Gazete Milliyet Gazetesi
Posta Gazetesi Radikal Gazetesi Sabah Gazetesi Sozcu Gazetesi
Star Gazetesi Takvim Gazetesi Taraf Gazetesi Türkiye Gazetesi
Vatan Gazetesi Vakit Gazetesi Yenisafak Gazetesi
Yeni Hudut Gazetecilik ve Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti
Babademirtaş Mah. Üç Şerefeli Camii Arkası No:7 EDİRNE
Sanal Ofis

smm panel

instagram beğeni hilesi

instagram takipçi satın al

takipçi satın al