Bir süredir kendimi kaptırdığım peynir konusuna kısa bir ara veriyoruz bugün.

Zira zaman zaman devam edeceğini belirttiğim, geçmişten günümüze lokantalarımız, köftecilerimiz ile ilgili konuya çok kıymetli bilgiler edindiğim arşivimin sayfalarını açarak;

Balıkpazarı’nın renkli sesli simaları

 

MİTHAT-ERMAN ERTOPUZ, LAFTON AHMET ile Edirne’de geçmişin güzel günlerine döneceğiz.

Mithat-Erman Ertopuz; Balıkpazarı’nın en eski kasaplarından Kamil Ertopuz’un oğulları.

Kamil Efendi, Makedonya’nın Kumanova Gera Köyünden.

Balkan savaşı yıllarında 16 yaşlarında iken Balkan Savaşları patlak verince  yüzlerce aile, binlerce kişi gibi onun da zorlu göç yolculuğu başlar. Bu yolculukta Bulgar askerleri tarafından saldırıya uğrayıp ölümden dönen genç Kamil, Edirne’ye gelip Kıyık’taki dostlarının yardımı ile hayata tutunmaya çalışır. Kumanova’da kasap olan babasından öğrendiği mesleğini devam ettirmek isteği ile kolları sıvayıp kasaplık yaparak hayatını sürdürüp şekillendirmeye başlar.

 

Edirne’de Cevriye Hanım ile evlenerek Zümrüt, Yaşar, Mithat ve Erman ismini verdiği evlatları dünyaya gelir. (Zümrüt hanım sonraları bademezmesinin ustalarından Turan  Sayınbaş ile evlenecektir). Ancak çok erken yaşta eşi Çevriye’yi kaybedince bu kez evlatlarına sarılarak mesleğine devam gayreti ile Balıkpazarı’nda bir kasap dükkanı açar. Çocukları Yaşar, Mithat ve Erman’da çocuk yaşlarından itibaren babalarının yanında ve mesleği öğrenme sürecindedirler. 40’lı yılların sonunda yeni bir acı yaşayacaktır, bu kez büyük oğlu Yaşar’ı 18 yaşında kaybeder bu acı ile kasaplık mesleğinden fiilen uzaklaşarak, ölümüne kadar (muhtemelen ellili yıllarda) yanında yetişen ve bu mesleği sürdürmeye davam eden Mithat ve Erman’a manevi desteğini sürdürmüş.

Mithat Ertopuz

1932 doğumlu Mithat, Balıkpaza’rının nüktedan bir siması. Çok yönlü bir kişilik. Baba mesleği kasaplığa başladığı yıllarda (çok genç yaşta) yaşadığı meslek talihsizliği ile kıyma makinesine dört parmağını kaptırmakla beraber sürdürüyor bu mesleği. Ve sanat edası ile yapıyor ve çok becerikli. Babadan ve belki de dededen geçen genlerle her şeyi iyi biliyor. Civar köyleri motorsikleti ile karış karış dolaşarak keseceği büyükbaş ve küçükbaş hayvanları kendisi seçip alıyor. Hayvanın hangi bölümünden ne yapılır, neresi lezzetlidir hepsini biliyor ve müşterileri ile paylaşmak ta onun için ayrı bir keyif. Zira müşterilerine kendi yaptığı sucuğun yapım aşamaları içine kattığı malzemelere kadar incelikle anlatıyor. Daha da ayrıntıya girerek aldıkları et ile yapacakları yemeklerin tariflerini de hikayelerle ve kendine özgü espri anlayışı ile veriyor.

 

Bu kadar deneyim ve yemek reçetelerinden sonra sıra bu lezzetleri yapıp bunları Edirne’lilerle paylaşmaya gelmeli değilmi?

Mithat Amca’da bunu yapıyor. Uzun süre yaptığı kasaplık mesleğini bırakıp Balıkpaza’rında küçük ve şirin bir köfteci dükkanı açıyor (1977-1978-Lafton Ahmet’in yan dükkanında). Burada öncelikle Lafton Ahmet’in kalfası Bahattin ile çalışırken bir süre sonra yolları ayrılıyor. Bu kez oğlu Ömür Yaşar ile mesleği 1999 yılına kadar sürdürüp emekliye ayrılıyor. Ömür Yaşar Ertopuz 2000 yılından itibaren Feridun, Fuat, Ferruh Mişokkaların yeğeni Yasem Eren ile balıkçılık yapıyor Mehmet Kilseder eczanesinin bulunduğu dükkanda.

Mithat amca’nın köfteleri pek tabii ki Edirne köftesi, kasaplık geçmişine dayandığı için lezzetini belirtmeye gerek yok. Ayrıca bu lezzeti ve kendisini tanıyan kıymetli Edirneli’ler bu yazıyı paylaşacağım sosyal medya hesabıma anılarını yazarak bilgilerimi güncellemeye yardımcı olacaklardır. 

Güzel bir ailesi var Mithat Amca’nın. Eşi Nimet Hanım, kızları Emel, Sibel ve oğulları Ömür Yaşar benim de Kaleiçi’nden dostlarım ve arkadaşlarım. Çok güzel hasletleri ile anılıyor babaları. Çünkü gül ağacından kendi yaptığı ıstakasıyla iyi bir bilardo oyuncusu. Dr. Mehmet’in Edirne Spor lokalinde Ramiz Cent’in babası Ziya Bey gibi ustalarla yarışmış.

Hatta yaşamını anlattığı arkadaş olduğu Atilla Körekoğlu’nun ailenin arşivinde bulunan mektubuna göre 1960’lı yıllarda Beyoğlunda Lüksemburg, Aksaray’da Kurtoğlu, Beyazıt’ta Marmara salonlarında, Ermeni Serkis Beşiktaşlı, Şükrü İsteka ile bilardonun ustaları ile de oynamış.

Ve yine Edirne’nin döneminde usta bilardocuları Savcı Bilgen, fotoğrafçı Mecit, Mois Kanetti, Arnavut Emrullah, İbrahim Zurnazanlı da yer alıyor bu mektupta.

Alçak sesle konuşmayı bilmeyen, nüktedan, acıma hissi fazla, sevgisi derin gülmesine göbeği de katılan bir ağabeymiş Mithat Ertopuz,

Işıklarda olsun…..

 

Erman Ertopuz

Kasap Kamil’in küçük oğlu. 1935 doğumlu, Erman’da babasının yanında kasaplık mesleğini öğrenmiş ve ağabeyi ile birlikte kasaplık yapmış. Ağabeyi gibi renkli ve sevecen bir kişi.  Kasaplıktan ayrılıp bir dönem İstanbul Beyoğlu’nda polis olarak çalışmış ve sonra tekrar mesleğe ve Edirne’ye dönmüş. Zındanaltında Erma’nın yeri adı ile bir çorbacı dükkanı açmış. Daha sonra Kapıkule’de de bir çorbacı dükkanı var. Bu işletmeleri Esnaf Sanatkarlar Derneği kayıtlarında var.  Tek oğlu Koray Ertopuz öğrendiğim kadarı ile İstanbul’da yaşıyor. Bu yazıyı okuyunca eksik kalan bilgileri tamamlayacaktır.

52 yaşında hayata veda eden Erman Ertopuz’da ışıklarda olsun.

Lafton Ahmet-Ahmet Bozdoğan

Balıkpazarı’nın diğer renkli bir siması da Lafton Ahmet lakaplı Ahmet Bozdoğan. Serezli Zeynep Hanım ve Enver beyin oğulları. Mübadele ile Edirne’ye gelmişler.

İlhan, Orhan ve Gülseren Bozdoğan’ın ağabeyleri. Gülseren benim halamın (ayakkabıcı Sarıİsmail Şıdım’ın eşi ) gelini idi, Savcı Arif Şıdım’in eşi.

 

Bu araştırmalara başladığımda çocukluğumdan kulağımda kalan sözünü ettiğim aile bilgileri dışında kendisi ile ilgili bilgi alacağım kardeşleri hayatta değildi. Ben balıkçılık yaptığı yılları hatırlıyorum.

Mithat Ertopuz amca ile ilgili Ömür ile konuşurken Ahmet Bozdoğan’ın 1977-78 yıllarında köftecilik ve meyhane işletmeciliği yaptığını öğrendim. Gündüzleri köftecilik akşamları da meyhaneymiş mekanı. Akşamları küçükleri mekana almazmış. Köftesi çok lezzetli, balık sezonu da palamut, lüfer, hamsi ızgara yaparmış.

Balık avcılığında usta olduğunu da Serhat Köftecisi Kerim Haşimler’den dinledim.

Çok laf etmesi nedeniyle kendisine “Lafton” lakabı takılan Ahmet Bozdoğan; yayın balığı yakalamakta usta imiş. Suyun içine girer yayınların bulunduğu yerde üst üste yığılmış olanları yakalayıp dışarı atarmış. Çok hoş ve ilginç!!!!

Balık deryası Meriç ve Tunca nehirlerinde balıkçılık yapanlara da bu beceri ve hareket yakışır.

Ardından tavada yayın, sinide papaz yahnisi de olacaktır kuşkusuz Ahmet Bozdoğan’ın mönüsünde.

 

Gittikleri yerde huzur içinde uyusunlar…..